Şehirlerimiz Yapboz Tahtasına Döndü*

WRI Sürdürülebilir Şehirler Türkiye Direktörü  Arzu Tekir, KSS Türkiye Dergisi’nde sürdürülebilir şehir /şehircilik  ve Türkiye’nin bu alanlardaki güncel görünümü üzerine bir söyleşi yaptı.

EMBARQ Türkiye – WRI Türkiye yapılanmalarından söz eder misiniz? Nasıl çalışıyor bu organizasyonlar?

-WRI (Dünya Kaynakları Enstitüsü) EMBARQ 2005 – 2011 yılları arasında proje bazlı çalışmalarını Türkiye’de küçük bir ekiple yürüttü. 2012 yılında kurumsal bir altyapı oluşturduk ve Sürdürülebilir Ulaşım Derneği’ni kurduk. Kasım 2015’e kadar EMBARQ Türkiye markasıyla Türkiye’de merkezi ve yerel yönetim seviyesindeki karar verici ve uygulayıcılar ile kent içi sürdürülebilir ulaşım çözümleri üzerine çalışmalarımızı sürdürdük. Şimdiye kadar İstanbul, İzmir,  Kocaeli, Konya, Kayseri, Şanlıurfa, Antalya, Sakarya, Eskişehir’i de kapsayan 16 şehirde çalışmalarımızı yürüttük. 2015 yılından bu yana Afrika’da Addis Ababa ve Accra’da kent içi ulaşımı, yol güvenliğini  iyileştirmek için projeler yürütüyoruz.  Başlıca çalıştığımız konular ise toplu taşımanın entegrasyonu, bizim aktif ulaşım dediğimiz yayalaştırma ve bisiklet projeleri, çarpışmaların sebep olduğu can kaybı ve yaralanmalara yönelik yol güvenliği başlıklarından oluşuyor. 2015 yılına kadarki deneyimlerimizden edindiğimiz bilgi ve yetkinlikle, WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler olarak sürdürülebilir kent içi ulaşım konuları üzerine çalışmalarımızı sürdürürken bir yandan da bu çalışmaların hava kalitesine etkileri, kent içi hizmetlerde enerji verimliliği, binaların verimliliği gibi Türkiye’de ihtiyaç duyulan konularda çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler; sürdürülebilir kentsel gelişim, enerjide verimli kentler ve kent içi ulaşım alanında araştırma ve veri odaklı analizler, saha incelemelerini içeren çalışmalar gerçekleştiren uluslararası bir sivil toplum kuruluşunun Türkiye ofisi. Washington merkezli WRI altında Sürdürülebilir Şehirler Programı’nın bir parçası olan WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler olarak sürdürülebilir kentsel gelişimi hayata geçirmek için yerel ve merkezi yönetimlerle birlikte çalışıyoruz. Brezilya, Çin, Hindistan ve Meksika’da da ofisleri bulunan Sürdürülebilir Şehirler Ağı, şehir plancılarından ulaştırma mühendislerine, sosyologlardan gazetecilere uzanan 200’ü aşkın uzmanıyla küresel araştırma ve saha deneyimleri ile kentlerde yaşayan milyonlarca insana daha iyi bir yaşam sunmak için çalışıyor.

Yaşanabilir şehir’in pratikteki karşılığı nedir? Nasıl bir yaşam alanından söz ediyoruz?

-Her yıl farklı farklı kaynaklarda ‘dünyanın en yaşanabilir şehirleri’ listelerini görürüz. Ulaşım, çevre, dijitalleşme, temizlik, güvenlik, iş yapma imkanları… vb pek çok kriterle şehirlerin ne kadar yaşanabilir olduğu karşılaştırılıyor. Temelde çocuk, yaşlı, engelli ve kadınları şehir hayatında aktif bir şekilde görebildiğiniz şehirler erişilebilir, güvenli, yaşanabilir şehirlerdir.

Sürdürülebilir şehircilik konusundaki güncel yaklaşımlara ilişkin bilgi verir misiniz? Diğer dünya ülkelerinde neler oluyor? Gördüğünüz iyi uygulamalar hangileridir?

-WRI, EMBARQ ve Dünya Bankası’nın her yıl düzenlediği Transforming Transportation Konferansı’nın bu yılki teması ‘Ortak Refah için Akıllı Şehirler’ olarak belirlendi. Sürdürülebilir şehirler için 3K kavramı yani, ‘kompakt, kapsayıcı ve koordine’ olması gerektiği vurgulandı. Bu kapsamda, konferans oturumlarında hem şehirlerdeki ulaşımı ve hareketliliği içeren akıllı uygulama örnekleri hem de yenilikçi ortak kullanım girişimleri ön plana çıktı. 2007 yılından bu yana hayatımızın içinde olan ‘Akıllı Şehirler’ kavramı çok öne çıkıyor. Hindistan’da geçen yıl 100 akıllı şehir oluşturma ve 500 şehirde iyileştirmelerin yapılması için 15 milyar dolar bütçe ayrıldı. Hindistan’daki merkezimiz bu projede çok aktif bir şekilde bakanlıklar ve şehirlerle çalışmalarını yürütüyor.

Megakentlere baktığımızda Londra, Paris, New York gibi kentler ekonomiye katkıda bulunma, iş verimliliğini artırma, hava kirliliğinin önüne geçme gibi amaçlar doğrultusunda bisiklet paylaşım sistemleri ve bisikletli ulaşım projelerine yoğun yatırımlar yapıyor. Kamusal alanların önemi, kentlerin yürünebilirliği, ulaşımın erişilebilirliği gibi konular, şehirlerde yaşayan bireylerin sosyal etkileşimini arttırmak, şehir dışına yerleşimin artması dolayısıyla kent merkezlerinin ıssızlaşması, suç oranlarının artmasının önüne, iş sahiplerini  teşvik etmek için katıldığım hemen her konferansta vurgulanan konular. Sanatla, sosyal yaşamın canlılığıyla, iş sahiplerine, girişimcilere sunduğu fırsatlarla, iş arayışında  olan gençleri, üniversite öğrencilerini kendilerine çekmek isteyen dünya kentleri, yaşam kalitesini yükseltmek için rekabet halinde. Geliştirilen planlara vatandaş katılımı çok önemseniyor. Başarılı projelerin arkasında da yerelde, planın / projenin geliştirildiği yerdeki halkın görüşünü, ihtiyacını doğru anlamak, doğru çözümler geliştirmek hem projelerin sahiplenilmesini hem de proje iletişimlerinin etkin yapılmasını sağlıyor. Katılımcılık konusuna vurgu da son senelerde giderek artıyor.

Son dönemde bilgi ve deneyim paylaşımlarını sağlamak, belediye başkanlarının, kent yöneticilerinin aktif olarak katılımını gerektiren, deneyimlerden dersler çıkarılarak doğru projelerin geliştirilmesine, sinerjinin oluşturulmasını teşvik eden küresel ağlar, platformlar geliştiriliyor.

Kentlerin gün geçtikçe büyüyen ulaşım sorunlarına yönelik Avrupa Komisyonu desteğiyle yerel yönetimler için hazırladığı bir kılavuz var: Sürdürülebilir Kent içi Hareketlilik Planları Geliştirme ve Uygulama Kılavuzu. Pek çok AB şehrinde bu planlar uygulamaya alındı. Peki Türkiye’de durum nedir?

Evet, Sürdürülebilir Kent İçi Hareketlilik Planları (SUMP) Avrupa Komisyonunca teşvik ediliyor. Halihazırda yürütülen planlama çalışmalarından farklılığı, ‘public participation’ geliştirilen planlama süreçlerine vatandaşların dahil edilmesi. Bizim de ülke olarak planlarımıza vatandaşlarımızı dahil etmemiz, vatandaşların da yaşadıkları şehirde olup biteni yakından takip etmeleri ve çalışmalara katkıda bulunmak için zaman ayırması gerekiyor. Bunula birlikte Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı, entegre bir planlama yaklaşımıdır; ulaşım ana planları ile lojistik ana planlarının ve arazi kullanım planlarını birleştirir. Ulaşım türlerinin herkes için erişilebilir, emniyetli, güvenli olması, hava ve gürültü kirliliğinin azalması, uygun maliyetli ulaşım türlerinin artması ve kentsel çevrenin iyileşmesi, kent halkının yaşam kalitesinin artması amaçlanır.

Türkiye’de Eskişehir, İzmir ve Kocaeli SUMP geliştirmek üzere çalışmalara yeni başlayan şehirlerimizden. Eskişehir, üniversitelerle de işbirliği yaparak plan hazırlıklarını yürütüyor. Belki de katılımcılık kültürü ve hesap verilebilirlik anlayışına sahip olmadığımız için, şehirlerimiz yapboz tahtasına döndü. Bu planlama yaklaşımı ile bu olumsuz tablonun tersine dönebileceğini söyleyebiliriz. Fakat planların uygulanması kaydıyla…

Istanbul_IMG_7257_1725

İnsanlığın karşı karşıya olduğu büyük tehlike: İklim değişikliği. Bununla mücadelede yeşil şehirler yaratmanın ve korumanın rolü büyük elbette. Bunları yapabiliyor muyuz? Somut olarak alınması gereken ve olmazsa olmaz önlemler nelerdir?

-Öncelikle böyle bir tehlikenin farkında olmak ve sorumluluk duymak gerekiyor. Yaşadığımız, yönettiğimiz şehre, gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz var. Bireyler olarak sorumluyuz, kent yöneticilerinin sorumluluğu var, ilgili bakanlıkların, kamu kuruluşlarının sorumluluğu var. İklim değişikliğinin en önemli sonucu dünyanın ortalama sıcaklığının artmasıdır. Sıcak hava dalgalarının artması ve denizlerdeki suyun buharlaşması sonucunda doğal afetlerin  sıklığını ve etkisini artırdığına tanık oluyoruz. Yoksulluk, tarım alanlarının, su kaynaklarının yok olması, kuraklık, sel baskınları, rekor sıcaklık artışları, hava kirliliği gibi etkilerden söz ediyoruz. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için geliştirilen politikalar da hepimizin hayatını etkiliyor, etkileyecek. Öncelikle yerelde bu etkilerin doğru analiz edilmesi, eylem planlarının oluşturulması ve en önemlisi planların uygulanması gerek. Yerel yönetimlerin kapasitelerini iyileştirmeleri, gerçekçi hede$er belirleyip doğru çözümlere odaklanmaları gerek. Bunu sağlamak için de Compact of Mayors, Covenant of Mayors, Building Efficiency Accelarator ve yeni kurulan Global Parliament of Mayors gibi girişimler yakından takip edebilirler. Dünya, çözümün birlikte çalışarak, birbirini bilgi ve deneyim paylaşımıyla kuvvetlendirerek iklim değişikliği ile mücadele edileceği konusunda birleşmiş. Bu ortaklıklar ve girişimler sayesinde geliştirilen projelerin / planların uygulamalarının finansmanı konusunda aktif çalışmalar yapıldığını da dikkate almak lazım. Günü kurtaran, kısa vadeli projelerle zaman kaybetmek yerine, bu ağların içinde yer alarak eyleme geçmeliyiz. Biz daha ziyade bisikletli ulaşım ve yürünebilirlik konusundaki projelerimizle tanınan bir sivil toplum kuruluşuyuz. İklim değişikliği ile mücadele etmek, enerjide verimli kentler oluşturmak istiyorsak düşük karbonlu çözümlere yani çevreye ve insan sağlığına kötü etkileri olmayacak, ekonomik çözümlere odaklanmamız gerek. Örneğin, 8 yılda 43 milyar TL harcanan, 15.000  km’lik bölünmüş yol hedefinin yanına, kent içi ulaşım  için 5.000 km’lik bisiklet  yolu hedefi de konsa ne iyi olurdu…

Yakın zamanda bir çalıştay yaptınız: Tasarımla Daha Güvenli Kentler. Çalıştayın gördüğü ilgi ve sonuçlarına ilişkin bilgi verir misiniz?

-WRI halk  sağlığı ve yol güvenliği uzmanları, 2015 yılında kentlerin  erişilebilirliğini ve güvenliğini iyileştirmek için tasarım ve planlama ilkelerinin yer aldığı bir kılavuz hazırladı. ‘Tasarımla Daha Güvenli Kentler’ adı verilen bu kılavuz, yerel yöneticilere ve şehir plancılarına yol gösterici bir kaynak. Kılavuzda paylaşılan ilkelerin hayata geçmesi amacıyla Londra merkezli  FIA Foundation desteğiyle Meksika, Brezilya’daki arkadaşlarımızla Guadalajara, Sao Paolo ve İzmir olmak üzere üç kentte çalıştaylar düzenledik.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, İzmir merkezindeki 1.-2. ve 3. derece arkeolojik ve kentsel sit alanları ile Kadifekale kentsel dönüşüm projesinden oluşan yaklaşık 250 hektarlık bir alanda, İzmirlilerin tarihle ilişkisini güçlendirecek İzmir Tarih Projesi’nin geliştirilmesi konusundaki çalışmalarını başlattı. Biz de UrbanLAB Izmir adını verdiğimiz proje ile bu bölgede sürdürülebilir ulaşım planları üzerinde çalışıyoruz. Çalıştayımıza İlçe belediye başkanları, davet ettiğimiz yerel yönetim temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ile özel sektör temsilcileri katıldı.

İzmir’de gerçekleştirilen çalıştay ve saha çalışması ile yüksek kaliteli, güvenli ve erişilebilir ulaşım türleri ve güzergahlarının oluşturulması için kriterlerin belirlenmesi ve önerilerin geliştirilmesi, kamusal alanlarda herkes için erişilebilirlik seçenekleri üzerinde çalıştık. Çalıştay raporumuzu da ekim ayında paylaşacağız.

Çalışmalarınıza ve gözlemlerinize dayanarak, yerel yönetimlerimizin sorumlu ve sürdürülebilir şehircilik alanındaki performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Yerel yönetimin olmazsa olmazı  iyi bir ekip, her başarılı yapıda olduğu gibi. Başarılı çalışmaları olan, iyi projeler geliştiren belediyelere baktığımızda hep ekiplerinin hem teknik olarak iyi, uluslararası projelerde yer alabilen, işbirliklerine açık, farklı platformlarda, bahsini ettiğim girişimlerde yer alan belediyeler olduğunu gözlemliyoruz. Genelde gördüğümüz en büyük eksiklik ise ‘veri’. Doğru karar verebilmek, yönetebilmenin en önemli unsuru. Maalesef pek çok yerel yönetimde verinin ve analiziyle elde edilen bilginin kıymeti anlaşılmamış, buna yatırım yapılmamış. Maalesef verinin en dikkate alındığı dönemler seçim dönemleri ve sonuçlara göre aksiyon alınan anketler de seçim anketleri.

*Röportajın orijinali, KSS Türkiye Dergisi’nin 26. Sayısında (Temmuz-Ağustos-Eylül 2016) yayınlanmıştır.