Gelişmekte olan ülkelerde kent içi ulaşım
Fotoğraf: andriheriawan

Fotoğraf: andriheriawan

Global Investor‘da yer alan Dario Hidalgo röportajını EMBARQ Türkiye ekibinin çevirisiyle sunuyoruz.  

Hızlı toplu taşıma sistemleri ve metrobüs (BRT – Hızlı Otobüs Taşımacılığı) sistemleri ile ilgilenmeye nasıl başladınız?

Dario Hidalgo: 1997’de Kentiçi Ulaşım Planlaması alanında doktoramı bitirdim ve Bogotá’nın metrobüs sistemi TransMilenio’yu planlayan ekipte çalışmaya başladım. Başlangıçta hükümet bir metro sistemi istiyordu, fakat metrobüsün çok daha hızlı ve düşük maliyetli olacağı ortaya çıktı. TransMilenio Bogota’daki kentsel dönüşüm projesinin bir parçasıydı ve başarılı oldu. Bu projeden sonra dünyanın farklı yerlerinde 20’den fazla metrobüs projesinde çalıştım. Meksika’daki şehirlerin yanı sıra Lima, Accra, Istanbul ve Indore gibi şehirlerdeki projelerde yer aldım.

Bogotá’nın metrobüs projesi TransMilenio dünya çapında bilinen bir proje haline geldi. Bunun nedeni neydi?

Dario Hidalgo: TransMilenio düşük maliyetli ve etkisi yüksek bir projeydi. 40km’lik ilk hat sadece üç sene içinde tamamlandı (1998-2000). Uluslararası camiada bu kadar ilgi görmesinin birinci nedeni yolcu taşıma kapasitesinin yüksek oluşu, TransMilenio saatte her yöne yaklaşık 40.000 yolcu taşıyor. İkinci olarak TransMilenio yenilikçi bir kamu özel sektör ortaklığı modeli ile ortaya çıktı. Metrobüs sistemi için gerekli olan altyapı çalışmaları yerel yönetim tarafından üstlenildi. Otobüslerin mülkiyeti ve sistemin işletmesi ise yerel girişimcilere (2000 otobüse sahip yedi girişimci gruba) ait. Bogota’da bugün her gün iki milyona yakın yolcu taşıyan ve 106km uzunluğunda bir metrobüs hattı var. TransMilenio’nun bu başarısı metrobüs sisteminin dünyanın pek çok yerinde uygulanmaya başlamasına neden oldu. www.brtdata.org verileri gösteriyor ki bugün 150 şehir metrobüs sistemlerini kullanıyor. Bu sistemlerin 115’i Bogota’nın başarısından sonra, yani 2000 senesinden sonra kurulmuş.

Metrobüs sistemlerinin inşası sırasında karşınıza çıkan sorunlardan bahsedebilir misiniz?

Dario Hidalgo: Dünya çapındaki deneyimlerimiz gösterdi ki metrobüs sistemlerinin potansiyeli oldukça yüksek, fakat finansman ve organizasyon ile ilgili sorunları da hafife almamak gerek. En önemli nokta şu: planlar olgunlaşmadan evvel aceleyle uygulama aşamasına geçmemelisiniz. Ayrıca her şehrin kendine has bir takım özellikleri var, başka bir şehirde başarılı olmuş sistem ve planları değiştirmeden diğer bir şehre uygulayamıyorsunuz. Teknik sorunlardan ziyade kurumsal sorunlar daha sık karşımıza çıkıyor. Metrobüs sistemleri, doğaları gereği oldukça karmaşık projelendirme süreçlerinden geçiyorlar. Bu süreçler içinde çoğu zaman birbiriyle çakışan farklı menfaat gruplarını memnun etmek ve bir orta yol bulmanız gerekiyor. Politik irade ve etkili iletişim önemli. Metrobüs projeleri genellikle seçilen yöneticilerin görev süreleri dahilinde tamamlanabiliyor, bu da önemli bir avantaj yaratıyor.

ITDP (Ulaştırma ve Kalkınma Politikaları Enstitüsü) – “Kent içi Otobanların Ömrü ve Ölümü” (“The Life and Death of Urban Highways”) isimli bir rapor yayınladı. Düşünceleriniz?

Dario Hidalgo: Geleneksel olarak ulaşım planlamasında insanların değil otomobillerin hareketleri ön plana çıkıyor. Bu nedenle dünyanın pek çok şehrinde karayolları altyapısının genişletilmesi için önemli yatırımlar yapıldı. Bu politikaların oldukça olumsuz sonuçları oldu. Açıkça görüldü ki daha fazla yol inşa etmek trafik sıkışıklığına bir çözüm sunmuyor, sadece yollardaki araba sayısını arttırıyor. Bu obeziteye çözüm bulmak için pantolon bedenlerini büyütmeye benziyor! Seoul, San Francisco, Toronto, Vancouver gibi şehirler var olan otobanları kaldırıp, yerine toplu taşıma altyapısı kurmaya başladılar bile. Kentiçi park alanları ve yol altyapısına ayrılan bütçenin acil olarak sürdürülebilir ulaşım alternatiflerine aktarılması gerekiyor.

Şu anda dahil olduğunuz metrobüs projeleri var mı? Sahada olmak ne derece bir önem taşıyor?

Dario Hidalgo: EMBARQ olarak Meksika, Brezilya, Peru, Türkiye, Hindistan ve Çin’deki sürdürülebilir ulaşım ve kentsel kalkınma projelerine destek oluyoruz. Bunun yanı sıra ALC-BRT Centre of Excellence (www.brt.cl) aracılığı ile Şili, Amerika, Portekiz ve Avustralya’dan pek çok araştırmacı ile beraber çalışıyoruz. Güney Amerika’da 30’un üzerinde ulaştırma ajansı ile kalite ve entegrasyon çalışmaları yürütüyoruz (www.sibrtonline.org). Yerel yönetimleri ikna sürecinde sahada yapılan toplantıların önemli katkısı oluyor.

Şu anda devam etmekte olan en büyük metrobüs projeleri hangileri?

Dario Hidalgo: Rio de Janeiro’da FIFA Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyat Oyunları için toplam 150km’lik metrobüs hattı inşası devam ediyor. Meksika şehrindeki 95km’lik metrobüs hattı ise 200km olacak şekilde genişletiliyor. Mumbai ve Bagalore’de yeni metrobüs hat çalışmaları başladı. Bogota ve İstanbul’da ise kapasite arttırma çalışmaları devam ediyor. Yakın gelecekte Asya ve Afrika’da bulunan 30’a yakın şehirde yeni metrobüs hatlarının hizmete girmesi bekleniyor.

Metrobüs sistemleri yolculuk alışkanlıklarını nasıl değiştiriyor?

Dario Hidalgo: Avrupa ve Amerika’da önemli bir kültürel değişim gerçekleşti. İnsanlar eskiden şehir dışındaki büyük evlerde yaşayıp, iş için şehir merkezine seyahat etmeyi tercih ediyorlardı. Günümüzde bunun değiştiğini görüyoruz. İnsanlar şehir merkezinde yaşamayı tercih etmeye başladılar. Gelişmekte olan ülkelerde bu eğilimin nasıl etkileri olacağını henüz bilmiyoruz. Toplu taşıma planlaması şehirlerin nasıl şekilleneceğini belirlemekte etkin bir rol oynayabilir. Kopenhag, Curitiba ve Singapur gibi şehirler arazi kullanım ve ulaşım planlarının birlikte yürütüldüğünde ne kadar başarılı olabileceğini gösterdi. Hızla gelişen şehirlerde araba odaklı büyüme kök salmadan önce bu modelleri kullanmalıyız. Bu sırada bazı ilginç gelişmeler de oluyor. Örneğin Çin’deki Wuhan ve Hangzhou kentleri (90.000 ve 60.000 bisiklet ile) dünyanın en büyük iki bisiklet paylaşım sistemine sahip. Hangzhou 2020 yılına kadar bisiklet sayısını 175.000’e çıkarmayı planlıyor. Çin aynı zamanda metro sistemleriyle de dünyanın önde gelen ülkelerinden biri, Pekin ve Şangay kentleri şimdiden dünyadaki en uzun metro ağlarına sahip.

Güney Amerika’da toplu ulaşım kullanımı oldukça yüksek. ABD kentlerinde ise toplu taşıma kullanımı ancak %3-%4 seviyesinde kalıyor. Geleceği nasıl görüyorsunuz?

Dario Hidalgo: ABD’de toplu taşıma kullanımı giderek artıyor. Daha çok insan kent yaşamını tercih etmeye başlıyor. Kentlerde ise mülkiyet sisteminin yerine üyelik sistemine dayalı bir kültür oluşmaya başladığını görüyoruz. Örneğin araba paylaşım sistemleri giderek artıyor. Güney Amerika’da ise bunun tam aksine bir gelişim görüyoruz – büyüyen orta sınıfın alım gücü arttıkça araba ve motosiklet kullanımı da artıyor, toplu taşıma kullanımı ise azalıyor. Bu nedenle Güney Amerika’da toplu taşıma kalitesini arttırmak, tıkanıklık fiyatlandırması ve park politikaları geliştirmek önemli.

Metrobüs sistemlerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Dario Hidalgo: Araç teknolojileri hızla gelişiyor. Trenler için temiz teknolojiler de geliştiriliyor. Buradaki temel hedef farklı ulaşım türlerinin bir arada ve entegre bir hizmet sunmak olmalı. Böyle bir sistem ile kapınıza kadar rahatlıkla erişebilmelisiniz. Araba ve bisiklet paylaşım programları da bu sistem içine dahil edilmeli. Gelecekte mobil teknolojinin kullanımı da önemli rol oynayacak. Örneğin elektronik cüzdan uygulamaları ve akıllı bilet teknolojileri mobil cihazlarda kullanılacak. Gelecekte tüm bu farklı teknolojilerin bir arada kullanıldığını göreceğiz.

Son olarak bize en sıra dışı metrobüs yolculuklarınızdan bahseder misiniz?

Dario Hidalgo: İstanbul’da metrobüs ile boğazı geçmek, Las Vegas’ın meşhur ‘The Strip’caddesinde tramvay ile yolculuk etmek ve Meksiko’nun o karmaşık sokaklarında hibrid otobüslerle dolaşmak benim için etkileyici deneyimler oldu. En gerçeküstü deneyimim ise Mumbai’de bir tren vagonunda 700’den fazla insanla beraber yolculuk etmek oldu.