Dünyanın önde gelen karar alıcı kurumları ve iklim değişikliği uyum süreci ile ilgili yönetim mekanizmaları Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (UNFCCC)’na “yıl ortası karnelerini” sunmak üzere Temmuz ayının başında Avrupa’nın çeşitli kentlerinde farklı başlıklar altında toplantılar düzenledi. Bu toplantıların asıl amacı UNFCCC’nin Aralık 2015’te gerçekleştireceği COP21 etkinliğinde elle tutulur azaltım başarılarının hangi yöne gittiğini görmek. Karnelere genel olarak bakıldığında belirli başlıklarda kırıklar devam etmekte ama aynı zamanda umut vaat eden yönde yüksek not alan gelişmeler olduğu da görülmektedir. Ne yazık ki iklim değişikliğinin uyum sürecinde kentsel gelişim ve kent içi ulaşım alanında çok parlak bulunmadı.
Birleşmiş Milletler, sürdürülebilir kalkınma ile iklim değişikliği uyum ve azaltım uygulamaları konusunda yerel yöneticilere birçok dökümanında yükümlülük vermiştir. Bunlardan ilki, 15 senelik süreci bulunan ve bu sene sonunda COP21 ile değerlendirilecek olan Binyıl Kalkınma Hedefleri (Millennium Development Goals – MDGs), buna bağlı olarak 2015 sonrası için Rio+ 20 Konferansı’nda geliştirilmiş olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals – SDGs)’dir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Binyıl Kalkınma Hedeflerini desteklemek üzere belirlenmiş on yedi yükümlülüğü içermekte olup, binyıl hedeflerinin önüne geçmeden taraflarca uygulanması istenmektedir. Bir diğer önemli döküman ise ikincisi 2006 yılında İstanbul’da düzenlenmiş olan Birleşmiş Milletler Habitat Konferans raporlarıdır. Habitat-II’de kentlere ve karar alıcılara kentleşme ve hareketlilik ile ilgili önemli yükümlülükler verilmiştir. Raporun dokuzuncu ve onuncu maddelerine göre taraflar kentlerdeki barınma olanaklarını ekonomik olarak uygun hale getirirken, konut alanlarının sürdürülebilirlik açısından sosyal ve çevresel etmenlere göre tasarlanmış olmasını istemektedir. Ayrıca küresel açıdan sürdürülebilir çevre sağlamak ve kentlerde yaşam kalitesinin arttırılması için tarafların üretim, tüketim, ulaşım, kentleşme, kirlilik azaltımı, ekosistemin korunumu konusunda iyileştirmeler yapması beklenmektedir.
Kentlerin bu dökümanlara dayanarak eşit olarak yaşanabilir, çevresel ve ekonomik olarak sürdürülebilir yerler olması beklenmektedir. Yıl ortasında yapılan toplantılardaki dikkat çeken nokta; bütün karar alıcılar içindeki en önemli kişiler olan ve dünya nüfusunun %70’e yakınından sorumlu olan kent yöneticileri ve bu yöneticilerin şehirlerinde ulaşım, sanayi, ısınma ve lojistik sektörlerinde gerçekleştirdikleri uyum ve/veya azaltım uygulamaları oldu. İklim değişikliği azaltım sürecinde şehirler %30’a yaklaşan emisyon salım miktarı olan kent içi ulaşımda öncelikle bireysel araç kullanımını azaltmak ve toplu taşıma ile motorsuz ulaşım kullanımını arttırmak için yeşil ve temiz teknolojiler, kaliteli toplu taşımayı teşvik etmeye başlamıştır. Bu çalışmalar yenilikçi çözümler, alt yapı sağlama ve teknik standartların yeniden gözden geçirilmesi gibi fonları kapsamaktadır.
Ancak ortaya çıkan durumda ulaşımda iklim değişikliğinin azaltım ve uyum çalışmalarında farklı önem sırasına göre uygulamalar olduğu görülmektedir. Uyum sürecinde kentlerin mevcut planlarında su yönetimi, enerji ve sağlık gibi diğer başlıklara ulaşım sektörüne göre daha çok dikkat çekmektedir. Bunun ana nedeni belirtildiği gibi kent içi ulaşım altyapı çalışmalarına, ulaşım hizmetlerine oranla daha çok yatırım yapılmasıdır. Bu durum ulaşım sistemi için uyum sürecine geçilmemesi anlamına gelmemektedir. Ulaşımın bütün bu sektörler için hem fiziksel hem de ekonomik hareketlilik sağlayıp sürdürülebilir kalkınma hedefleri için önem arz ettiğini unutmamak gerekmektedir. Ulaşım hizmetlerinin yolcuların kaliteli hizmet alımı için gerçekleştirilmesi gerekmekte ve ana paydaşlar ile yapılacak çalışmalar ile farkındalık yaratmalıdır. Yerelde çözümleri arttırmak için ulaşım projelerinde fayda-maliyet analizi kullanılarak proje planlarından en etkili ve verimli olanı seçilmelidir. Ulaşım kentliler için büyük önem taşıdığı gibi ulusal ve bölgesel ölçüde sürdürülebilir gelişim için anahtar rol oyamamaktadır. Eğer taraf ülkelerin karar alıcıları kentlerinde ulaşım için uyum sürecini politik gündemde üst sıralara çekerse (iklim değişikliğini azaltma konusunun üst sıralarda olduğu gibi) daha fazla farkındalık ve ilerleme görülebileceği düşünülmektedir. Yerelde köklü değişiklikler zor gözükse de uzun vadede ve küresel hedefler ile uyum içinde olduğu sürece mümkün.
*Pınar Köse’nin Unibusiness Ağustos 2015 sayısında yayınlanan yazısıdır.