Günümüzde 49 ülkede 500 den fazla metropolde bisiklet paylaşım sistemleri kulanılıyor. Earth Policy Institute’e göre Amerika’nın en hızlı büyüyen ‘yeşil iş’i bisiklet paylaşımı. Google, Apple, SAP gibi teknoloji şirketleri de kampüslerinde bisiklet paylaşımına yer veriyor.
Danimarka ve Hollanda bisiklet kültürüyle öne çıkarken, reklam şirketi Clear Channel, Rennes’de 200 bisikletle ilk bilgisayar destekli paylaşım sistemini 1998’de hayata geçirdi. 2005’te Fransa’nın üçüncü büyükşehri Lyon’da, Velo’v programı 1,500 bisikletle ve 100 akıllı istasyonla dikkatleri tekrar Fransa’ya çekti. Fransa’nın bisiklet paylaşımı sözkonusu olduğunda ise parlayan yıldızı, uygulamaya geçtiği ilk yılda bisiklet kullanımını %44 artıran Paris’in Vélib’i.
Vélib, 2007 yılında 750 istasyon ve 10,000 bisikletle uygulama başladı. Açık hava reklam alanları için reklam firması JCDecaux ile 10 yıllık anlaşma yapan Vélib, 2012 yılının sonuna kadar, 224,000 yıllık abone ve 130 milyon seyahate ulaştı. Şu an Paris’te kullanılan her üç bisikletten biri bu sisteme ait. Vélib sonrası bisiklet kullanıcılarının artmasıyla, trafiğin %3 ünü bisikletliler oluşturuyor. Otomobil trafiğinin azaltılması ve hava kirliliğinin önüne geçilmesi için geniş çaplı planlama yapılıyor. Hafta sonları önemli caddelerin trafiğe kapatılması, hız sınırının düşürülmesi, toplu ulaşımın kent hareketliliğini hızlandırması için otobüsler için ayrılmış yolların tasarlanması gibi bir dizi uygulamayı görüyoruz. 2014 yılına kadar 700 km lik bir ağa ulaşması planlanan Paris’te, önümüzdeki beş yıl için bisikletli ulaşım yatırımları için ayrılan para 150 milyon Euro ve güvenli bisiklet park alanları için ayrılan bütçe ise 5 milyon EUR. Bu çalışmaların liderliğini üstlenen Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoë, Türkiye’deki büyükşehir belediye başkanlarından da duymak istediğim şeyi söylüyor: ‘Bu zamanda büyük şehirlerde otomobillere artık yer yok.’
Bisiklet paylaşım sistemlerinin hemen hemen tüm uygulamaları yerel idarelerin bütçe ayırması ile hayata geçiyor. Özellikle bisikletlerin ve istasyonların alımı gibi başlangıç yatırımları belediye yatırımları ile gerçekleşiyor. Bunların haricinde New York’taki City Bike, iş modeli ile diğerlerinden ayrılıyor. Tüm sistem, 5 yıl boyunca 50 milyon dolar tutarında, MasterCard ve Citibank sponsorluğuyla uygulamaya konulmuş. Denver’da vakıf hibeleri, Kansas’ta ise yeni bisiklet ve bisiklet istasyonu alımları internet üzerinde ‘crowd-financing’ yani destekçilerin internet aracılığıyla sağladığı finansal katkıları ile gerçekleşiyor.
Projelerin finansmanı
Proje finansmanı en önemli konulardan. Bisiklet kullanıcıları, bu altyapının hayata geçmesi için ayrılan bütçenin, kent içi ulaşım planları kapsamında belirlenmesi gerektiği görüşünde. Sağlık Bakanlığı ile Çevre & Şehircilik Bakanlığı’nın kentlerimizde yeşil büyümenin sağlanması, vatandaşlarımızın durağan yaşam alışkanlıklarını değiştirmesi için bisikletin daha aktif kullanılmasını teşvik edecek programlar geliştirdiğini görmek sevindirici. Bu çabaların başarılı olması için koordinasyonun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kentlerimizin bu programlara yapacağı proje başvurusu, bu başvuruların değerlendirilmesi ve desteklenen projelerin uygulanmasına ilişkin süreçlerin net ve şeffaf bir şekilde tasarlanması, ulaşım planları ile entegre olacak altyapının hayata geçmesi için sağlanan finansal desteğin de projeyi gerçekleştirecek yeterlikte olması gerekmekte. Pek çok araştırma bisikletin aktif olarak kullanıldığı şehirlerde yerel ekonominin de canlandığını ve yeni iş ve istihdam olanakları yarattığını da gösteriyor. Bu konuya başka bir yazıda yer vereceğim.
İş ve üniversite kampüslerinde bisiklet
Üniversitede öğrenciyken iki yıl Ege Serbest Bölge’de staj yapmıştım, düşünüyorum da ne ızdıraptı! Aracınız yoksa Serbest Bölge’ye giriş kapısından işyerinize kadar yürümek zorundasınız, öğle arası yemeğe çıksanız kampüs içindeki restorana gitmek için uzun bir yürüyüş sizi bekliyor, iş dönüşü yine aynı uzun yürüyüşle toplu taşıma aracına ulaşıyorsunuz. Müşteri ziyareti yapsanız şirket arabasıyla serbest bölgenin diğer ucuna gitmeniz gerekiyor. Klimalı binalardan çıkmak ve bir parça hava almak isteseniz kafanızı boşaltacak bir aktivite yok…
Son dönemde büyük teknoloji şirketleri kampüslerinde bisiklet paylaşım sistemlerini kullanıyor Çalışanların hızlı bir şekilde işyerlerine ulaşmaları, yaratıcılıklarını geliştirmeleri destekleniyor. Google, Facebook, LinkedIn, SAP, Apple şirketlerin uygulamalarını okuyunca uzun süren staj günlerimi anımsadım. Daha önce çalıştığım bir bilişim şirketi de Gebze Teknoloji Serbest Bölgesi’ne ulaşımın zorluğu ve kampüs içerisinde çalışanlarının öğle aralarında vakit geçireceği, dinleneceği imkanlarının olmaması dolayısıyla, maddi teşviklere rağmen buraya taşınmaktan vazgeçmişti.
Ülkemizde, bilişim ihracatına katkı sunacak IT çözümlerinin, dudak uçuklatan satışıyla ya da aldığı yaptırımlarla gurur duyacağımız teknoloji şirketlerinin azlığının nedenlerinen birinin de yaratıcılığı artıracak, stresi düşürecek, farklı disiplinlerde işbirliklerini sağlayacak, sinerji oluşturacak altyapının, imkanların olmadığı görüşündeyim.
Teknoloji şirketleri , üniversiteler bisikletli ulaşıma önem veriyor. Google bisiklet paylaşımı programını uygulamaya koymuş, farklı yerlere yerleştirilmiş binalar arasında hızlı ulaşımı sağlıyor. Hatta kampüsünün bulunduğu şehrin bisiklet ağ planlarını da üstlenmiş. Yaklaşık 2,000 bisikletle bir paylaşım sistemi kuran Google, ‘Konferans Bisikletleri’ de geliştirmiş. Ekip toplantılarında kullanılıyor. Bu bisikletleri kullanmak için, Google çalışanları konferans odası ayarlama uygulaması kullanıyor ve 7 kişi açıkhavada pedal çevirerek toplantı yapıyor. Tuhaf ama eğlenceli olduğu kesin.
Apple da bisiklet paylaşım sistemi uygulamaya geçilmiş, bir yılda kullanıcı sayısı ikiye katlanmış ve 6,500 seyahat yapılıyor. Temmuz 2011 de kullanıcı sayısı 1,000 iken 2012 yılı sonunda bu rakam 2,000 kişiye ulaşmış. Benzer yaklaşım ülkemizde büyük iş ve üniversite kampüslerinde de uygulanabilir.
İstanbul Teknik Üniversitesi, ‘Yeşil Kampüs’ projesi kapsamında, yaklaşık 25 bin kişinin eğitim gördüğü, yaşadığı, çalıştığı Ayazağa Kampüsü’nde, EMBARQ Türkiye ile işbirliği yaparak, kampüs ulaşım planlarını yeniledi. Proje kapsamında 5 km’lik bisiklet ağı ve yürüyüş konforunun artırılması için de, kaldırım genişletme, aydınlatma ve yol altyapısının iyileştirilmesi için çalışmalar yürütüyor. Üniversitelerin bu tür projeleri gerçekleştirmesinde sponsor desteği çok önemli.
*Arzu Tekir’in The Cyclist Eylül 2015 sayısında yayınlanan yazısıdır.