Her yıl değişiklik gösteren mevsim yağış ve sıcaklıkları, sıklaşan orman yangınları, su baskını ve seller ile hayatımızda köklü değişikliklere sebep olan salgınla ‘normal’imiz değişti. İçten içe de değişikliklerin arkasının kesilmeyeceğini biliyoruz; zaten araştırmalar da bunu söylüyor.
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) her yıl dünyayı derinlemesine etkileme potansiyeline sahip, yakından takip edilmesi gereken kritik gelişmeleri paylaştığı ‘Stories to Watch 2022’da (2022’de Takip Edilmesi Gereken Gelişmeler) bu yıl altı başlığı öne çıktı.
Peki Türkiye’yi de ilgilendiren ve küresel ölçekte takip etmemiz gereken altı başlık ne?
- Liderler, net sıfır taahhütlerini yerine getirmek için harekete geçecek mi?
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) Ağustos 2021’de yayınladığı rapor, 20 yıl içerisinde, dünyanın, maksimum 1,5 derecelik (C) ısınma hedefini tutturamayacağını gösteriyor. Rapora göre, iklim değişikliğinin etkilerini önlemek için şart olan 1,5 derece hedefine ulaşmak için çok daha hızlı ve iddialı hareket etmeliyiz.
Net sıfır karbon emisyonu hedefleri de tam burada devreye giriyor. Birkaç yıldır çeşitli ülke ve şehirlerden ve artık özel sektörden net sıfır karbon emisyona dair açılımlar duyuyoruz. Kasımda düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) da 81 ülkeden yüzlerce şirket ve binlerce şehir net sıfır taahhütlerini duyurdu. 2053’e kadar net sıfıra ulaşma taahhüdüyle Türkiye de bu ülkeler arasında.
Hedef koymak önemli, ama daha önemlisi hedefi yakalayabilmek. 2022 boyunca da bu net sıfır hedeflerini destekleyecek eylemler hayata geçti mi takip etmek gerek. Örneğin küresel sera gazı salımlarının yüzde 75’inden sorumlu G20 ülkeleri COP27 öncesi neler yapacak? Finansal kuruluşlar fosil yakıtlara finansman sağlamaya devam edecek mi? ‘Yeşil Kalkınma Yolu’ndaki Türkiye, net sıfır karbona giden yolda bir basamak olan ‘İklim Dostu Karbon Nötr Şehirler Projesi’ni başlatabilecek mi?
- Kömürden yenilenebilir enerjiye yumuşak ve adil bir geçiş sağlanabilecek mi?
Net sıfır hedefine giderken en kritik noktalardan biri de enerjide kömüre bağımlılık. Küresel CO2 salımlarında, yüzde 42 ile en büyük pay kömürde. “Kömür kullanmayı bırakalım” demek ise, söylemesi kadar kolay değil. Ama imkansız hiç değil!
Başta elektrik olmak üzere, küresel enerjinin yüzde 25’i kömüre bağlı. Bir yandan da hala neredeyse 760 milyon insan elektriğe erişim sıkıntısı içinde. Öte yandan 7 milyar kişi kömür sektöründen geçimini sağlıyor. Dolayısıyla temiz enerjiye geçişte bu insanlara destek verilmediği takdirde yeni iş bulmaları zor olabilir.
Kasım 2021’de yayınlanan ’Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030‘ raporuna göre, 2021 Eylül sonu itibarıyla Türkiye’de 68 kömürlü termik santrali işletiliyor. Kömürlü termik santral kurulu gücü bakımından da dünyada 15. sıradayız. Ve TEİAŞ’a (Türkiye Elektrik İletim A.Ş.) göre, toplam elektrik üretiminde kömür kaynaklı elektrik üretiminin payı 2020’de yüzde 34,9seviyesine ulaştı. İstihdam açısından da Afşin-Elbistan, Zonguldak-Bartın, Yatağan, Milas, Soma gibi kömür bölgeleri, kömür madenciliği ve termik santrale dayalı yerel ekonomiler haline geldi.
2022’de COP26’da temiz enerjiye geçiş taahhüdünde bulunan 39 ülke kömür finansmanını sonlandırmak için adım atacak mı? Maalesef anlaşmaya imza atanlar arasında Türkiye yok. Ancak net sıfır taahhütlerini gerçekleştirmek için Türkiye’nin hiç vakit kaybetmeden, ancak geçimini kömürden sağlayanları da mağdur etmeden, yumuşak ve adil bir geçiş yapması şart.
- Karar alma ve finans alanındaki değişiklikler iklim adaletini sağlayabilecek mi?
İklim değişikliği tüm gezegeni ilgilendirse de krizden herkes eşit derecede etkilenmiyor. Hatta ülkeler, emisyonlarıyla doğru orantılı olarak bile iklim değişikliğinden etkilenmiyor. Ekonomik açıdan zayıf ve küresel emisyonlarda çok az payı olan ülkeler bu krizin etkilerini en ağır yaşayanlardan.
İklim adaleti de bu eşitsizlikle ilgili şu soruları ortaya koyuyor: Etkilenen kim? Sorumlu kim? Kaynaklar kimde? Güç kimde?
İklim adaletine ilişkin farkındalık giderek artsa da, kaynak ayırma ve karar verme süreçleri geriden geliyor. Peki 2022’de, iklim adaletinde vites değişikliği olacak mı? Örneğin yerelde geliştirilen uyum çalışmaları ile ekosistemin yeniden inşa edilmesine ve iklim değişikliğinin sebep olduğu kaybın finansmanına öncelik verilebilir mi?
- 2022 yılı ormansızlaşma konusundaki gidişatı tersine çevirebilecek mi?
COP26’daki ormansızlaşmanın önlenmesine ilişkin bugüne kadarki en büyük taahhütle, 2021 ormanlarımız için bir dönüm yılı oldu. Türkiye dahi 141 ülke, 2030’a kadar ormanlarla ilgili olumsuz gidişatı tersine çevirmeyi taahhüt etti. Ayrıca, ormanların korunup yeniden oluşturulması için ülkeler ve vakıflar 19.2 milyar dolar ayırma, finansal kuruluşlar da portföylerinden ormansızlaştırma çalışmalarını kaldırma sözü verdi.
Öte yandan 2021’de tropik bölgelerde 12.2 milyon hektar orman örtüsü kayboldu, yani dünyadaki üç ana tropik ormandan artık sadece bir tanesinin karbon yutağı işlevi kaldı. Türkiye’deki orman yangınları açısından değerlendirdiğimizde de tablo karanlık. 2008-2020 arasında Türkiye’de her yıl ortalama yaklaşık 21 bin hektarlık alan yanarken, 2021’de sadece Ocak-Ağustos ayları arasında yaklaşık 178 bin hektarlık kül oldu.
Tek başına taahhüt yetmiyor. Ormansızlaştırmayla ilişkili emtia piyasaları İvedilikle kapatılmalı, şirketler tedarik zincirlerinden ormansızlaştırmayı gerektiren faaliyetleri çıkartmalı. Ayrıca ülkeler de ormansızlaştırmama taahhütlerini gerçek politikalara dönüştürmeli. Son olarak da orman projelerine yönelik finansal mekanizmalarla ormanlar için fon ayrılmalı.
- Gelecekteki olası salgınları önlemek için liderler bir adım atacak mı?
Salgının hayatımıza girmesiyle tüm dünyanın ’normal’i sarsıldı. Ne var ki insanlığın yaşadığı bu ne ilk ne de son salgın.
Ancak salgın sağlık boyutuyla olduğu kadar çevre boyutuyla da ele alınmalı. Çünkü bulaşıcı hastalıkların yayılmasında bir faktör de ormansızlaşma. Bulaşıcı hastalıkların yüzde 75’i, hayvandan insana patojen geçişiyle gerçekleşiyor. Ormansızlaşmayla doğal yaşam alanını kaybeden vahşi hayvanlar, insanlara daha yakın yaşamaya mecbur kalıyor. Yani ormansızlaşmanın önüne geçmek için ayrılan kaynaklar, aynı zamanda olası salgınların önüne geçmek için önlem.
2022 yılında sağlık ve çevre sektörleri birlikte çalışıp gelecekteki salgınları daha başlamadan önleyebilir. Nitekim bu yıl Mart ve Ağustos’ta, Dünya Sağlık Örgütü’nün düzenleyeceği forumlarda uluslararası pandemi anlaşması taslağı hazırlanacak.
- Ulaştırmayı karbonsuzlaştıracak yöntemler benimsenecek mi?
Elektrikli araçlarda dünyada yoğun bir hareketlenme var. 2021’de elektrikli araç satışları 2020’ye kıyasla neredeyse yüzde 83 daha fazlaydı. Bugün 12 milyon elektrikli araç yollarda, 500’ü aşkın sıfır emisyonlu araç modeli de kataloglarda yerini aldı.
Türkiye’de de elektrikli ve hibrit otomobillerin satışları her yıl bir öncekini katlıyor. TEHAD’ın (Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği) verileri uyarınca, sadece 2021’de 2 bin 849 elektrikli araç, 20 bin 915 de hibrit araç satışı yapıldı.
Ne var ki tüm elektrikli araçlar, mevcuttaki otomobil filosunun sadece yüzde 1’ine denk. Net sıfır emisyon hedefleri için elektrikli araçların payı ciddi şekilde artmalı. Ama burada doğru bir okuma yapmalı. Tek başına araçların elektrikli olması ulaşım sektörünü karbonsuzlaştırmaya yetmez. Nitekim ulaştırma sektörü, enerji sektöründen kaynaklanan CO2 salımının dörtte birinden sorumlu. 1,5 derece hedefi için de ulaştırma sektörü emisyonlarını 2050’ye kadar yüzde 90 oranında azaltmak şart.
Ulaştırma sektörünü karbonsuzlaştırabilmek cesur hamleler gerektiriyor. Tüm araçların elektriklenmesinden tutun da bu araçlar için altyapının ve temiz enerjinin teminine kadar. Ama daha da kritik hamle, otomobili esas alan planlama yaklaşımından uzaklaşmak. Liderler toplu taşıma, yürüme ve bisiklet altyapısını da teşvik ederek daha erişebilir ve kompakt şehirleri önceliklendirmeli.
*Hande Dönmez tarafından kaleme alınan bu yazı 7 Mart 2022 tarihinde YesilHaber.Net‘de yayınlanmıştır.