TheCityFix’in 2014 İnsan Odaklı Şehirler serisi, yüksek kaliteli toplu ulaşım, toplu taşıma odaklı gelişim ile yürünebilir ve bisiklete binilebilir bölgeler içeren birbiriyle bağlantılı şehirler için bir kılavuz özelliği taşıyor.
Ulaşım ve kentsel gelişim doğal olarak birbirleriyle bağlantılı iki kavram. Dünyanın en büyük şehirlerinde yaşayanların büyük bir kısmı otomobile sahip olmasa da, şehirler genelde insanların ihtiyaçlarına göre değil, otomobillerin ihtiyaçlarına göre planlanıyor. Meksika’da, kent içi yolculukların üçte birinden az bir miktarı arabayla yapdığı halde, devlet ulaştırma bütçesinin dörtte üçlük bir kısmı karayollarına ayrılıyor. Bu durum, çarpık kentleşme, sıkışık ve güvensiz yollar, toplu taşımaya erişimin yetersizliği ve kamusal alan eksikliğigibi durumlara yol açıyor. Bununla beraber, özellikle son dönemde şehirleri arabalar yerine insanların ihtiyaçlarına göre tasarlayan birtakım stratejiler de oluşturuluyor.
TheCityFix’in 2014 “İnsan Odaklı Şehirler” serisi, kontrollü otomobil kullanımı ile kentsel gelişimin sürdürülebilir ulaşım etrafında şekillenmesi için gerekli olan içeriği araştırıyor. Kompakt ve karma kullanımı ön plana alarak ”toplu taşıma odaklı gelişim”i teşvik eden, kaliteli toplu ulaşım sistemlerine yatırım yapan, şehirleri yürünebilir ve bisiklete binilebilir hale getiren söz konusu yaklaşımlar, hem kentlilerin zaman ve bütçeden tasarruf etmelerini sağlıyor hem de sağlık, ekonomik fırsatlar ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesine katkı sunuyor.
Akıllı Sürüşler, Akıllı Şehirler
Otomobiller her zaman kent içi ulaşımda bir role sahip olacak, en azından yakın gelecekte. Sürdürülebilir kent içi ulaşımı teşvik için ilk adım, otomobil kullanımını etkin bir şekilde yönetmek. Daha fazla araba, şehirler için, kara yolu ölümleri, trafik sıkışıklığı, uzayan seyahat süreleri ve hava kirliliği artışı gibi daha fazla sorunu beraberinde getiriyor. Bu noktada, trafik tıkanıklığının ücretlendirilmesi, parklanmanın kısıtlanması, şeritlerin daraltılması ve yaya geçitlerinin önceliklendirilmesi gibi stratejilerle daha güvenli yollar tasarlanarak şehirlerde araba kültürü kontrol altına alınabilir.
Bu ulaşım talep yönetimi stratejilerini kullanmak, şehirlerin kentsel gelişimi şekillendirmek için araba kullanımını teşvik etmesi yerine, arabaları sürdürülebilir hareketlilik seçenekleri ağına entegre etmesini sağlayan önemli bir ilk adımdır.
Karma Kullanım ve Toplu Taşıma Odaklı Gelişim için Planlama
Şehirler hızlı kentleşme ile başa çıkmaya çalışırken çoğunlukla dışa doğru yayılıyor. Örneğin, Mexico City’nin çeper mahallelerinde yaşayan insanlar, her gün 2.5 saat kadar bir süreyi işe gidiş-geliş sırasında harcıyor. Oysa, toplu taşıma odaklı gelişim, arazi kullanımı ve ulaşım planlamasını entegre ederek bu eğilimi tersine çevirmeye ve daha yaşanabilir çevreler oluşturmaya yardımcı olabilir. Bu planlama stratejisi, kaliteli toplu taşıma sistemine sahip transfer merkezleri etrafında yoğun, karma kullanımlı kentsel gelişim gerektiriyor.
Bölgeleme düzenlemeleri kullanmak, transfer merkezlerinde karma kullanımı ve yoğunluğu teşvik etmek, ulaşım hizmetleri için talep yaratmaya ve yüksek kalite ulaşım sistemlerini mali açıdan uygun hale getirmeye yardımcı oluyor. Toplu taşıma odaklı gelişim aynı zamanda ulaşım hizmetlerine daha fazla insanın erişilebilmesini, topluluklar arasında bağlantı kurulmasını ve iş olanaklarının artmasını sağlıyor.
Aynı şekilde, topluluklarda yoğun, karma kullanımı teşvik etmek, yerel sosyal ve ekonomik faydalar oluşturuyor. Bu kentsel tasarım stratejisi, ticaret ve konut işlevlerini entegre ederek, uzun mesafeleri katetme ihtiyacını azaltıyor, kentlilerin maddi tasarruf yapmasını sağlıyor ve ulaşım sistemleri üzerindeki yoğunluğu azaltıyor. Bu strateji, yürüyüşün arttırılmasıyla yerel işletmeler için de avantajlı olabilir. Transport for London’ın araştırmalarına göre, yayalar, araba ile seyahat eden kişilere göre yerel işletmelerde ayda %60 oranında daha fazla harcamada bulunuyor. Karma kullanımlı gelişmenin yayalaştırma ile birlikte uygulaması bu faydaları güçlendirecektir. Dolayısıyla, karma kullanım, sosyal etkileşimi arttıran ortak kamusal alanları beraberinde getiriyor.
Yürünebilir, Bisiklete Binilebilir Mahalleler Tasarlamak
Ulaşım dostu, yüksek yoğunluğa sahip semtleri desteklemenin yanı sıra, kentler aynı zamanda semtlerinde yürümek ve bisiklete binmek için gerekli koşulları temin etmeli. Aktif ulaşımın bu formlarını teşvik etmek şehirlere; trafik yoğunluğunun azalması, yerel hava kirliliğinin azalması, trafik güvenliğinin iyileştirmesi ve fiziksel aktivitenin artması gibi birçok fayda sağlıyor.
Yürüme ve bisiklete binmeyi teşvik etmek için merkeze konması gereken üç tasarım prensibi var: birbiriyle bağlantılı caddeler, araca kapalı sokaklar ve “aktif sokaklar”. Birbiriyle bağlantılı sokaklar ağı, semtlerin birbirine bağlı olmasını sağlıyor. Yayalaştırılmış sokaklar, banliyölerde yaşayanların iş yerlerine ve merkeze ulaşımında kolaylık sağlayarak ve insanların boş zamanlarını iyi şekilde değerlendirmesini teşvik ederek, insan odaklı aktivitenin yapıtaşıdır. Aktif sokaklar ise, yayalar ve bisikletliler için korunmuş ve ayrılmış alanlar öngörüyor.
Birçok şehir hızlı kentleşme ve araç sahibi olmak konusunda artan bir talep ile karşı karşıya kalıyor. Şehirlerin ulaşımı yönetme biçimleri, kalkınmaları üzerinde güçlü bir etkide bulunacak. Yöneticiler, insan odaklı stratejiler kullanarak, bireysel ulaşım yerine toplu ulaşımı teşvik eden büyümeye, şehir dışına dağılan toplumlar yerine birbiriyle bağlantılı topluluklara ve ayrık şehirler yerine bütüncül kentleşmeye öncelik verebilirler. Artık tüm dünyadaki şehirler için, hareket eden arabalara değil insanlara odaklanma vakti.
2015’teki İnsan Odaklı Şehirler serisinin gelecek yazıları için takip etmeye devam edin. Otomobiller değil insanlar için şehirler yaratmak hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için EMBARQ’ın hazırladığı Transit-oriented Development (TOD) Guide for Urban Communities‘i (Kentliler için Ulaşım Odaklı Gelişme Kılavuzu) inceleyebilirsiniz.