2013’ten bu yana düzenlenen Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu‘nun altıncısı “Ölçeği Büyüt” teması ile 24 Ekim’de İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.
Kentlerde karbon emisyonunun azaltılması ve hareketlilik konularının konuşulacağı sempozyum öncesi WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Direktörü Dr. Güneş Cansız Yeşil Gazete’den Merve Damcı’nın sorularını yanıtladı.
“İzmir Metabolik Bisiklet Ağı” adlı projeyi anlatan Cansız, kentlerin daha yaşanabilir olması için geliştirilen projelerin günlük değil uzun vadeli hedefler doğrultusunda hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor.
Öncelikle sohbetimize sürdürülebilir kelimesinden başlamak istiyorum. “Sürdürülebilir kent” ne anlama geliyor?
Sürdürülebilir kent, kendi yaşam döngüsünü kendi sağlayabilen yani çevreye zarar vermeden kendi madde ve enerji giriş çıkışlarını yapabilen kenttir. Yani arzın talebi karşıladığı ve atıkların da geri dönüştürüldüğü bir sistemi vardır. Sürdürülebilir bir kent aynı zamanda odağına insanı almalı; dolayısıyla da yaşanabilir olmalı. Bu açıdan ele alırsak, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir şehir kompakt ve kapsayıcı olmalı ve orada yaşayan kentliler de işe, okul/sağlık gibi hizmetlere ve çeşitli imkanlara kolaylıkla erişebilmeli.
Aynı zamanda kentliler, gitmek istedikleri yere ulaşmak için çok uzun mesafeler katetmek zorunda kalmamalı. Bisiklet, yürüme gibi hem aktif hem de herkes için erişilebilir ulaşım alternatiflerine sahip olmalı. Böylece ulaşımdan kaynaklanan ve iklim değişikliği ile hava kalitesine etki eden emisyonların önüne geçilerek sağlık harcamalarından da tasarruf sağlanabilir.
Bisiklet hem ekolojik hem de ekonomik bir ulaşım aracı hayatımızda. WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’in bu alanda projeleri var. Bunlardan biri de “Metabolik Bisiklet Ağı”. Metabolik bisiklet ağı tanımını açabilir misiniz?
Sürdürülebilir kentler için metabolik kent yaklaşımı çok önemli. “Metabolik Kent Yaklaşımı” Birleşmiş Milletler tarafından da kullanılan bir şehir planlama yaklaşımı. “Metabolik” denmesinin sebebi ise, kentleri de tıpkı insanlara benzeterek her ikisinin de benzer bir metabolizmaya sahip olduğu görüşünü savunmaları. Daha basitçe şunu söyleyebiliriz: Nasıl ki insan vücudu damarları vasıtasıyla hücrelere ihtiyaç duydukları madde ve enerjiyi iletiyorsa, kentler de elektrik ve yol ağları ile kent içinde enerji aktarımı, eşya taşıması ve insan hareketliliğini sağlıyor. Ne var ki insan vücudu bunu döngüsel bir sistem içinde gerçekleştirirken, kentlerde bir sistemin girdisi aynı sistemin atığı olarak yatay bir düzlemde işliyor. Metabolik kent yaklaşımında yani sürdürülebilir kentlerde ise, kentlerde bir sistemin atığı olarak görülen bir unsurun başka bir sistem içinde kaynak olarak değerlendirildiği döngüsel ekonomi ile kaynak verimliliği esas alınıyor.
Günümüzde küresel nüfusun yüzde 55’i kentlerde yaşıyor ve yaklaşık 10 yıl içinde kentsel nüfus yoğunluğu daha da artacak ve yüzde 60’ları geçecek. Ve daha şimdiden kentler, dünyadaki kaynakların yüzde 75’inin tüketiminden sorumlu. Öyle bir durumdayız ki Dünya Limit Aşım Günü verilerine göre, 1 Ağustos 2018, tarihteki en erken limit aşım günü olarak kayda geçti. Her geçen gün bir sonraki yılın kaynaklarından hızla harcadığımızı göz önünde bulundurursak, kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanmamız gerekiyor sözü artık az bile kalıyor. İşte metabolik kent yaklaşımı da tam bu noktada tek bir altyapı yatırımıyla birden fazla amaca hizmet etmeyi öngören stratejik bir yaklaşım.
Metabolik Bisiklet Ağı Projesi de bisikletin bu kentsel metabolizmaya uygun olarak hayata mümkün olabilen her anlamda daha fazla ve daha planlı olarak dahil edilmesini hedefleyen bir proje. Projenin bisikletin ulaşımda kullanımını teşvik ederek artırmak, insanların bisikleti daha fazla tercih etmesi için bisikleti kentlerin uzun vadeli planlamalarına dahil etmek, ayrıca yalnızca ulaşımda değil örneğin atık toplama gibi alanlarda da bisiklet kullanılmasını sağlamak gibi hedefleri var. Biliyorsunuz bazı kentlerin çöp kamyonlarının giremeyeceği kadar dar sokakları var, bu alanlarda atık toplanması bisiklet sayesinde rahatlıkla yapılabilir.
Ayrıca artık hepimizin bildiği üzere global ısınmanın ve iklim değişikliğinin en büyük nedenlerinden biri yüksek oranlı karbon salımları. Bisikletle atık toplanması, karbon salımını düşürmeye de yardımcı olacak şekilde fosil yakıt kullanan araçların (bu örnekte: çöp kamyonlarının) kullanımını da azaltmak anlamına geliyor. Bugün bir çöp kamyonunun yaptığı işi 100 bisikletle rahatlıkla yapabiliyorsunuz ki bunun insanların daha sağlıklı yaşaması, sağlık ve sigorta harcamalarında da azalma gibi dolaylı ama önemli sonuçları da var.
Ayrıca Metabolik Bisiklet Ağı Projesi ile sadece bu alanlarda da değil kent bütününde enerji, turizm, lojistik kullanımları gibi pek çok işleve ve döngüsel ekonomiye odaklanan bir bisiklet ağı önerisi sunulacak ve yerel yönetimlerin bu yöndeki iradesiyle bunun hayata geçirilmesi de mümkün.
Projeye başlarken İzmir’i seçmenizin nedeni neydi? Projenin İzmir’in dışında farklı illerde de hayata geçme ihtimali var mı?
WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler olarak İzmir uzun süredir çalıştığımız bir kent. İzmir Metabolik Bisiklet Ağı projesinin çıkış noktası İzmir’in hem bisikletli ulaşım altyapısına verdiği öneme, hem de sürdürülebilir ve yaşanabilir şehir olma vizyonuna dayanıyor. Daha önceki çalışmalarımız sayesinde kente dair belli bir bilgi birikimimiz ve saha tecrübemiz var. Bu tecrübelerin farklı projelerle yeniden değerlendirilmesi bizce projelerin uygulanabilirliğini arttıran bir süreç. Bunun yanında kentte önemli bir bisiklet kültürü mevcut. Günlük ortalama 35 bin kişinin ulaşım amaçlı olarak bisiklet kullandığı biliniyor. Kentin topografyası da şu an yalnızca sahil kesimlerinde bulunan bisiklet yollarının iç kesimlere yayılmasına imkan veriyor. Bu nedenlerle bu proje kapsamında İzmir’le çalışmayı uygun bulduk.
Diğer önemli bir neden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin halihazırda üzerinde çalıştığı sadece bisiklet özelinde hazırlanan bir “Bisikletli Ulaşım Ana Planı” çalışmasının mevcut olması. Bu plan çalışması İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bisikletli ulaşıma verdiği önemi açıklıkla ortaya koyuyor. Bizim projemiz de bu planla eş zamanlı hazırlanacak ve bu plana girdi niteliğinde kullanılabilecek. Proje ile atık yönetimi, enerji kullanımı, lojistik, boş zaman değerlendirme, ulaşım gibi farklı konular bir arada ele alınıyor ve çözüm üretilmeye çalışılıyor. Bu açıdan bakıldığında hem bu konularda yönetim ve organizasyon sorunları olan büyük kentlerde hem de bu sorunlarla henüz yüzleşmekte olan gelişmekte olan kentlerde projenin uygulanması yerinde bir karar olacak. Şu an gündemimizde farklı bir kentte bu projeyi geliştirmek yok ancak kentinde sorun ve potansiyel gören yerel yönetim temsilcileri bizlerle rahatlıkla iletişime geçebilirler. Yeni fikir ve önerilere de açığız.
Projeyle neyi hedefliyorsunuz, proje kapsamında neler yapılacak? Yurttaşlar proje ile ilgili gelişmeleri nereden takip edebilirler?
Hollandalı proje ortağımız FABRICations ile aldığımız “Yaratıcı Endüstriler Fonu” desteği ile hali hazırda günde 35 bin kişinin bisiklet kullandığı İzmir’de bisikletli ulaşım altyapısını geliştirirken eş zamanlı olarak kentin diğer hedef ve stratejilerine de katkı sunabileceğimizi düşündük. Projemiz 2035 yılını hedefleyen, “metabolik bisiklet ağı” vizyonunu kente kazandırmaya çalışan stratejik yaklaşımı olan bir proje. Yani asıl amacımız hem kullanıcılara hem de yerel yönetime bu konuda bir vizyon kazandırmak; konu üzerine düşünmelerini sağlamak. Ancak elbette proje, uygulanabilir, kente adapte edilebilir plan ve önerilerden oluşacak. Bugüne kadar projeye destek olan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin projeyi uygulama planları içerisine almasını ve projenin kullanıcılarla buluşmasını arzu ediyoruz.
Böyle projelerin başarıya ulaşmasında en önemli etkenlerden biri kent halkını ve karar vericileri her aşamada işin içinde bulundurmak. Biz de bu doğrultuda Haziran ayında hem kendi hem FABRICations uzmanlarının bulunduğu bir proje ekibiyle İzmir’de yerel paydaşlarla yüzyüze görüşmeler yaptık. Merkez ve ilçe belediyeleri, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve akademisyenlerden alınan görüşler doğrultusunda İzmir için öncelik alanları belirlerken bazı projeksiyonlar da yaptık. Ardından da 1 Ağustos 2018 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan ve Hollanda Büyükelçiği Ekonomik İş Ağı Direktörü Helene Rekkers’in açılış konuşmalarını yaptığı bir çalıştay gerçekleştirdik. 32 kişinin katılım gösterdiği çalıştayda bisiklet altyapısını lojistik, atık yönetimi, turizm faaliyetleri gibi alanlarla birleştirme fikirleri üzerine yoğunlaşıldı.
Biz şu ana kadar asıl projenin kendisini kurguladığımız ilk aşamadayız. Şimdi projenin devamı için ikinci destek başvurusunda bulunacağımız aşamaya geçtik. Projenin ikinci aşama için de onaylanması halinde, çalıştaylarda belirlenen öncelik alanları doğrultusunda İzmir’in 2035 vizyonunu destekleyecek bir strateji dokümanı ortaya çıkacak. Bir yıl sürecek projenin sonuçlarının internet sitesi ve AR (Augmented Reality – Artırılmış Gerçeklik) teknolojisi vasıtasıyla da paylaşılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin halihazırda üzerinde çalıştığı strateji ve eylem planlarına da girdi sağlamasını hedefliyoruz. Uygulamaların hayata geçmesi ile de İzmir’de trafiğin, dolayısıyla gürültü ve hava kirliliğinin ve yolculuk sürelerinin azalmasını bekliyoruz. Bunlar azalırken bir yandan da daha fazla atığın toplanıp işleneceğini, arsa değerlerinin artacağını, turizmin iyileşeceğini öngörüyoruz.
Dünyada bu proje benzer örnekler var mı, varsa hangi ülkelerde, projeden sonra bölgede nasıl bir değişim/dönüşüm gözlemlendi?
Metabolik yaklaşımının daha önce Hollanda’nın Rotterdam ile Amsterdam kentlerinde ve Arnavutluk’ta uygulanmış örnekleri var. 2014 yılında Rotterdam Belediyesi kent merkezinden geçen motorlu yük trafiğini azaltmak için Rotterdam Kentsel Metabolizma çalışması kapsamında daha içeriden dolaşan bir hizmet yolu tasarladı, buna da “e-loop” adını verdi. Bu e-loop adını verdikleri hizmet yolu, hem mal taşımacılığının hem de sürdürülebilir hareketlilik altyapısının bel kemiğini oluşturacak. Bunun yanı sıra ana tren garı, kent meydanı, üniversite kampüsü gibi yoğun insan hareketliliğinin olduğu alanlarda da kentliler e-bisiklet gibi küçük ölçekli elektrikli araçlarıyla bu yoldan faydalanabilecek.
Uzun vadeli etkilerine baktığımız zaman, istihdamda yüzde 2 oranında bir artış bekleniyor. Bu da lojistik sektöründe 3 bin 500 yeni iş demek oluyor. Çevresel açıdan da trafik sıkışıklığına sebep olan etkenlerde yüzde 11’lik bir azalma bekleniyor. Bunun nihayetinde her sabah 170 bin daha az kargo taşımacılığı olacak. Bu da beraberinde hava kirliliğinde 250 milyon sigaraya denk gelecek yüzde 8’lik bir azalma sağlayacak.
Projenin en önemli ayaklarından biri de atık yönetimi meselesi. Bu kapsamda nasıl bir çalışma yürütülecek, ne hedefleniyor?
2012-2014 yıllarında İstanbul Tarihi Yarımada’da, 2017 yılında ise İzmir Kemeraltı Bölgesi’nde yaptığımız analiz çalışmalarında gördük ki özellikle yayalaştırılmış bölgelerde mal yükleme boşaltma faaliyetlerini, lojistik faaliyetlerini gerçekleştirmek; atık transferini sağlamak amacıyla bölgeye motorlu taşıtların girmesi insanların güvenlik algısını olumsuz etkiliyor. Bunun yanında, kent bütünü de düşünüldüğünde bu yaklaşım çevreci ve sürdürülebilir değil. Dolayısıyla hizmetlere en çevreci çözümlerden birisi bu faaliyetlerin bisiklet altyapısı ile desteklenmesi.
Atık yönetimi de daha belirttiğim gibi bu faaliyetlerin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bisiklet altyapısı kullanılarak ve bisikletle atık toplanması konusuna yukarıda değinmiştik ancak şunu eklemekte fayda var: Bisikletin atık yönetiminde kullanılması devrim niteliğinde bir hareket olacak. Türkiye gibi gelişmekte olan ve kentsel nüfusu hızla artan bir ülkede bu tür yaklaşımların bir an evvel hayata geçirilmesi gerekiyor.
Projede çocuk ve genç yetişkinlerin katılımlarını artıracak bir eylem var mı?
Proje, çocuk ve genç yetişkinler için özel olarak bir eylem bulundurmamakla birlikte; tüm gruplara bisiklet ağını kullanmayı özendirecek bir içerik taşıyor. Dolayısıyla proje ana yapısı itibariyle kapsayıcı bir nitelikte. Kapsayıcılıktan kastımız, her yaş grubunun ve her meslek grubunun (esnaf, beyaz yaka, mavi yaka, ev hanımı vb.) katılımının, bisiklet ağını kullanmasının hedeflenmesi.
Örnek olarak, bu grupların hem özel hayatlarında ulaşım ve rekreasyon amaçlı, hem de işe gidip gelirken bisiklet kullanması, ayrıca bisikletin eşya-mal taşımacılığında, posta taşımacılığında kullanılması, Büyükşehir Belediyesi’nin ve ilçe belediyelerinin atık yönetimi konusunda da bisikletten faydalanması sayılabilir.
Kentlerin daha yaşanabilir ve sürdürülebilir olması için yerel yönetimlerin üzerine düşen başlıca görevler neler?
Kentlerde geliştirilen projelerin sadece günlük sorunları çözmeye yönelik değil; daha kalıcı, geleceğin sorunlarını da öngörerek, bu sorunlara da yanıt bulmaya çalışacak vizyonla hazırlanması gerekmekte. Aksi taktirde yapılan müdahaleler, yeni sorunların da oluşmasına sebep olabiliyor. Uzun vadeli hedefleri olan ve kente yeni yaklaşımlar katan bu gibi projelerin hem merkezi hem de yerel yönetim düzeyinde geliştirilmesini umuyoruz.