8500 yılı aşkın süredir insan yerleşimine sahip İstanbul; dünyanın kesişim noktası işlevi gören, iki kıtayı bir araya getiren, alabildiğine canlı bir mega kent. Aynı zamanda, şimdiye kadar ziyaret ettiğim şehirler arasında en çok ‘çoklu ulaşım sistemi’ne sahip olanlardan da biri. Bu da, bana sorarsanız, İstanbul’un en güçlü yönlendirinden biri. Kişi başına düşen gelir bakımından Türkiye hızlı bir yükseliş döneminden geçiyor (2000’de $6,800 iken yıllık yüzde 7.3’lük bir artışla 2011’de $14,700’e ulaşmıştı). Artan kişi başına düşen gelirlerle, özel araç sahipliğinde de hızlı bir artış gözlendi (İstanbul’daki özel araç sayısı 1997’de 889 bin civarındayken 2007’de 1.7 milyona çıktı). Bunun neticesinde de tahmini olarak yıllık 7.2 milyar dolarlık bir ekonomik kayıpla trafik sıkışıklığı çok daha katlanılmaz bir hal alıyor. Yani İstanbul’da mevcutta bulunan çoklu ulaşım sistemiyle seyahatleri muhafaza etmek yalnızca bir arzu olmanın ötesinde bu metropolü sürdürülebilir kılmak için de vazgeçilemez bir nokta.
2007’de yapılan ‘origin-destination survey’ ilginç olgular ortaya koyuyor; İstanbul’da seyahatlerin yüzde 49’u yaya olarak yapılırken sadece yüzde 51’i motorlu taşıtlarla gerçekleştiriliyor. Bir gün içerisinde gerçekleştirilen 10 milyonu aşkın motorlu araç seyahatlerinin yüzde 71’i toplu taşıma, yüzde 29’u özel araçla (araba ve motorsiklet) yapılıyor. Sürdürülebilir hareketlilik açısından bakacak olursak, İstanbul harika bir ulaşım çeşitliliğine sahip. Seyahatlerin ne kadarı yaya ve toplu taşımayla yapılırsa; hava kalitesi, yol güvenliği ve fiziksel aktivite göstergeleri de o kadar düzelme gösterir.
Bu sıradışı şehrin kendine has coğrafi koşullarını; yani Boğaz’ı, Marmara Denizi’ni, Haliç’i, Tarihi Yarımada’yı ve kentin genel anlamda engebeli yapısını göz önünde bulundurursak çoklu toplu ulaşım sistemi haricinde bir yerden başka bir yere gitmenin başka yolu olamaz herhalde. Hele bir de dünyadaki en korkunç trafiklerden birine sahipse… Kaldı ki İstanbul’da neredeyse her tipte toplu taşıma türünü bulabilirsiniz; otobüs, metrobüs, nostaljik tramvay, finüküler, teleferik, vapur, genişleyen metro hatları ve banliyö trenleri. Bunlara bir de taksi, dolmuşları ve geniş iş yeri servisi ağını eklemek gerekir.
Otobüs, motor, finüküler, teleferik, metro, hafif raylı sistem, feribot, nostaljik tramvay ve metrobüs gibi pek çok toplu taşıma türünü iki kıtayı birleştiren mega kent İstanbul’da bulabilirsiniz (Kaynak: İETT)
Bu eşine çok rastlanmayacak türdeki fırsatı düşünürsek, bir Pazar günü İstanbul’daki toplu taşıma türlerini kullanarak şehri gezdiğim için kendimi oldukça şanslı görebilirim. Yolculuğum Taksim Meydanı’ndan başladı, öncelikle Metro Hat 2’ye binerek Şişli-Mecidiyeköy’de metrobüs aktarması yaptım. Sonra Boğaziçi Köprüsü’nü geçip Anadolu yakasına ulaşarak metrobüs yolculuğumu Söğütlüçeşme’de tamamladım; Kadıköy’de biraz yürüdüm. Yepyeni Marmaray’a binip Tarihi Yarımada’ya geçtim, ‘modern tramvayla’ Kabataş’a gittim ve en sonunda da finükülerle Taksim’e geri geldim (haritadan takip edebilirsiniz).
Yaşadığım deneyimi kısmen gözler önüne seren pek çok fotoğraf da çektim. Yolculuğumun genel olarak rahat geçtiğini söylersem pek de yanıltıcı olmaz. Nereye gittiğinizi gösteren işaretler mevcut bir kere. Aktarmalar belki beklediğimden biraz daha uzun sürmüş olabilir. Otomatik jeton makineleri ya da seyahat kartıyla ödeme yapmak son derece kolay. Şunu da belirtmem gerekir ki Pazar günü olmasına rağmen toplu taşımaya rağbet yine de fazlaydı.
İstanbul Toplu Taşıma Haritası, 2013 (Kaynak: http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/87/Istanbul_Rapid_Transit_Map_with_Metrob%C3%BCs_(schematic).png)
En üstten saat yönünde: Taksim Meydanı’ndaki Tarihi Nostaljik Tramvay’la Tünele; Taksim İstasyonu’ndan Platforma Bağlantı; Metro Platformu Taksim İstasyonu; Metro Platformu Şişli İstasyonu; Metrobüse Bağlantı; Metrobüs Mecidiyeköy İstasyonu (iki fotoğraf, Avrupa Yakası); Metrobüs Söğütlüçeşme İstasyonu (Anadolu yakası); Kadıköy’de Dolmuş; Marmaray Ayrılıkçeşme İstasyonu (Anadolu Yakası); Boğaz’dan geçen Marmaray’ın içi (dünyanın en derinden giden treni); Marmaray Sirkeci İstasyonu Girişi (asansör boşlukları); Sultanahmet’teki Modern Tramvay; Modern Tramvay’ın İçi; Modern Tramvay Kabataş İstasyonu; Finüküler Kabataş-Taksim (594 m). Fotoğraf: D. Hidalgo, 9 Şubat 2014
İstanbul’un kapsamlı ulaşım ağını göz önünde bulunduracak olursak, benim gerçekleştirdiğim seyahat oldukça kısa sayılır. Mevcut 175 km’lik demiryolu ağına bir de 52 km metrobüs ekleniyor; en nihayetinde İstanbul bir mega kent. İşin daha da güzel tarafı bu ulaşım daha da genişletiliyor! Bunun son dönemdeki en önemli örnkelerinden biri de ; 63 km’si mevcut banliyö hattının iyileştirimesiyle, 13 km’si Boğaz’dan geçen bir tünelin inşasıyla tamamlanan 76 km’lik Marmaray Hattı.
Pazar günkü gezintimde maalesef vapurla Boğaz’ı geçme zevkinden mahrum kaldım ancak; onu da bir önceki gün yapmıştım zaten. Hatta ardından en eski yer altı kent içi demir yolu hatlarından biri olan 1875 yapımı Tünel’i de kullandım (Londra’daki metro 1863 yılında başlatılmıştı).
Vapur, Tünel, Geleneksel Otobüsler ve Dolmuş: İstanbul’daki çoklu ulaşım sistemini oluşturan toplu taşıma ağı. Fotoğraflar: D. Hidalgo, 8 Şubat 2014
Muhteşem bir sürdürülebilir ulaşım zenginliği olan çoklu ulaşım türlerindeki seyahatlarin devamlılığının sağlanabilmesi için İstanbul’da toplu taşıma kullanımının teşvik edilmesi gerekir. Tıpkı metrobüste olduğu gibi diğer ulaşım türlerinin de tesislerine erişimi arttırmak gerekir. Hoş, hala metrobüste engelli kişiler için bazı ‘engeller’ mevcut; aynı zamanda istasyon bölgelerine erişim yollarında da trafik güvenliği sorunları yaşanıyor. Muhtemelen İstanbul’da eksik olan tek ulaşım türü; kamu bisikletleri (aslına bakarsanız Anadolu Yakası’nda sahil şeridinde rekreasyon amaçlı bisiklet kullanımına ayrılmış alan mevcut) ancak şu anki koşulların bisiklete binmek için pek elverişli olduğu söylenemez. Bisikletli sayısını önemli ölçüde arttırabilmek için uzun zamana ve yoğun çabaya ihtiyaç var.
Muhteşem tarihi ve mimarisi, tadı damağınızda kalan mutfağı, müzeleri ve kültürünün yanı sıra, İstanbul’u deneyimlemek demek bir yerde çoklu ulaşım türüne sahip toplu taşımayı deneyimlemek demek.
Not: İstanbul’daki metrobüsün yüksek kapasitesini Dario Hidalgo’nun gözünden izlemek için http://www.youtube.com/watch?