COP23’te Ülkeler Nasıl Gelişme Kaydedebilir? Şehirlerle Birlikte Çalışarak.

Almanya’nın Bonn kentinde düzenlenen İklim Konferansı bu hafta birçok ülkede, ABD’nin çekilme niyetine rağmen ülkeler Paris Anlaşması’nın uygulanmasına devam etmesi yönünde baskı oluşturuyor. Ne var ki iklim değişikliği ile mücadelede bu ülkeler, dünya şehirlerinin yardımını alacaklar.

Bonn şimdiye kadarki en kent merkezli iklim zirvelerinden biri olma yolunda ilerliyor. Kaliforniya Valisi Jerry Brown ile New York eski Belediye Başkanı Michael Bloomberg’in şehirlerin ve diğer “taraf olmayan aktörlerin” iklim taahhütlerini bir araya getirmek amacıyla öncülük ettiği America’s Pledge çalışmasının ilk raporunu 11 Kasım 2017 tarihinde yayınlayacak. Üyeleri arasında dünya nüfusunun yüzde 9’una denk gelen 7,400’den fazla şehri kapsayan Belediye Başkanları Küresel İklim ve Enerji Sözleşmesi ise 2030 hedeflerini açıklayacak. Bir grup şehir ağı temsilcilerinden oluşan Urban Leadership Council oturumunda, özel sektör ve WRI’ın da dâhil olduğu şehir düşünce kuruluşları ilk defa bir araya gelecekler. Bu etkinliklerin ve daha pek çoğunun, 12 ve 13 Kasım tarihlerindeki Yerel ve Bölgesel Liderlerin İklim Zirvesi ve Küresel Belediye Başkanları Sözleşmesi ile birlikte doruğa ulaşması bekleniyor.

Şehirlerin iklime yönelik eylemlerinde yükselişe geçmeleri aslında çok olağan. Çünkü küresel nüfusun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor ve küresel sera gazı emisyonunun %70’e yakını  şehirlerden kaynaklanıyor. Her ne kadar önemli ve güçlü olurlarsa olsunlar, şehirlerin bunu yalnız başarması mümkün değil. Ulusal ve uluslararası düzeyde liderlerin desteğine ihtiyaçları var.

İklim müzakereleri Bonn, Almanya’da bu hafta başladı.
(Mundus Gregorius/Flickr)

Şehirler & Ulusal Hedefler

COP23, “Ulusal Katkı Beyanı (NDCs)” olarak bilinen, ülkelerin Paris Anlaşması hedeflerine ve ulusal iklim planlarına yönelik ilerlemeyi değerlendirecekleri, gelecek yılın “Talanoa” diyalogları için hazırlıklarını yapacak. Her ne kadar diplomatik çarklar çerçevesinde ulusal katkı beyanları ülkeler hesaba katılarak planlanmış olsa da; bunları gerçekleştirmek için gerekli uygulamaların çoğu, şehirlerin kilit rol oynadığı bölgesel ya da yerel düzeyde gerçekleşmektedir. Ulusal uygulama gündemlerinin münferit olarak şehirleri işin içine nasıl katacağı hala cevaplanmamış ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Şehirler ve ülkeler arasında bunun gibi ortak planlamalar hâlihazırda bazı yerlerde görülüyor. Çin’de merkezi hükümet, ulusal karbondioksit yoğunluğunu azaltma hedefini gerçekleştirebilmek için vilayet ve kent özelinde hedefler belirlemekte. Brezilya’daki yeni bir ulusal mevzuat da yerel, bölgesel ve sektörel düzeyde NDC’nin uygulanmasına yardımcı olacak. Ancak bu örnekler sadece birer istisnadan ibaret.

Aynı zamanda şehirlerin tek başlarına yapabileceklerinin de bir sınırı var. Şehirler çok fazla tüketip salım yapmalarına rağmen, emisyon kaynakları üzerinde tam anlamıyla bir kontrole sahip değiller. C40 Kentleri İklim Liderliği Grubu’nun raporuna göre, sıradan bir şehrin varlık ve işlevlerinin yalnızca üçte biri doğrudan şehir yönetimine ait veya şehir yönetimi tarafından işletiliyor. Şehirler bazen ulaşım planlaması ve imar kanunları gibi yöntemler aracılığıyla enerji tüketimini yönetebiliyorlar fakat araç yakıt tasarrufu ve elektrik şebekesinin karbon yoğunluğu ulusal hükümetin yetki alanı altında.

Finansman ise bunun bir diğer örneği. Ülke ve şehir yönetimleri arasındaki koordinasyon büyük farklılık gösterebiliyor. Bu durum da kimi zaman iklim fonlarının belediyelere ulaşmasına veya önceliklerini gerçekleştirmelerine engel oluyor. Bunu değiştirmek için ulusal düzeydeki politika yapıcılar, iklim eyleminde şehirlerin artan öneminin farkına varmalı ve bu konuya eğilmelidir. Büyük ölçekli kent seviyesindeki çalışmalar için daha fazla fon kaynağı bulmak oldukça önemli bir yere sahip.

Şehirlerin konuya daha fazla dikkat verip fon kaynaklarını iyi kullanabilemesi için teknik kapasiteye de ihtiyacı var. Hızla büyüyen şehirlerimizde, gelecek sakinleri için ihtiyaç duyulacak altyapı, konut ve diğer hizmetlerin çoğu henüz yapılmadı. Bugün alınan kararlar yıllarca şehirlerin sürdürülebilirliğini etkileyecek. Bu kararların yanında getireceği ekonomik ve sosyal sonuçlar da cabası.

Şehirleri Doğru Şekillendirmek Neden Önemli?

ABD Kyoto Protokolü’nü onaylamadıktan ve Kopenhag’daki COP15 iklim müzakereleri başarısız sonuçlandıktan sonra, bağımsız bölgesel uygulamalar için benzer çağrılar yapıldığı yönünde eleştiriler vardı. Bunların sonucunda da emisyonlarda bir azalma olmamıştı. İklim liderleriğinin sadece belediye başkanları ve savunucuların eline bırakılması ile emisyonlarda bir azalma sağlanamayacak. Bu sefer bazı şeylerin değişmesi gerekiyor.

Kısacası daha sürdürülebilir, daha adil bir dünya için şehirlerin kilit rol oynamaları gerekiyor; yoksa istediğimiz seviyeye ulaşmamız riske girecek.

Şehirlerde iklim programını başarılı bir şekilde uygulamak için;  şehir ve ulusal planlama noktasında daha iyi bir koordinasyona, somut eylemlere ve bu eylemlerin daha büyük ölçekte nasıl fonlanacağına dair bir anlaşmaya ve bunların hayata geçmesi için de kapasiteye ihtiyacımız var. Küresel ölçekte emisyonun gidişatını sürdürülebilir bir noktaya getirmek için ülke ve kent yönetimlerinin el ele vererek birlikte çalışmasının zamanı geldi.

 

*Bu yazının orijinali Aniruddha Dasgupta, Wee Kean Fong ve Linus Platzer tarafından kaleme alınmış olup 6 Kasım 2017 tarihinde burada yayınlanmıştır.