Her yılın iki ayı dünyanın farklı coğrafyalarında bisiklet yolculuğu yaparak değerlendiriyoruz yıllık iznimizi. Bu sene aralık ve ocak ayında olacak yolculuğumuz için Avrupa’nın güneyindeki, neredeyse Afika’daki Sicilya Adası’nı seçtik.
İtalya bisiklet turu, Giro d’Italia’dan esinlenerek Giro di Sicilia adını koyduğumuz turumuza aralık ayında İstanbul’dan Catania’ya uçarak başladık. İsim sizi yanıltmasın, amacımız Giro d’Italia’daki gibi hızlı gitmek, yarışmak kesinlikle değil. O coğrafyanın tüm seslerine, tatlarına, yaşayanlarına dokuna dokuna, yavaş yavaş gitmek bizim yolculuklarımızın anlamı. Bisikletlerimizi kutulayıp uçağa attık ve İstanbul’un soğuk ve kirli havasından kendimizi Catania’nın sıcak ve pırl pırıl havasına attık. Etrafımızda açmış çiçekler, sürekli parıldayan güneş ile ilkbahara düştük. : )
Bisikletlilerin misafirperverlik sitesi warmshowers.org üzerinden tanıştığmız Guiseppe’nin evinde kalmamızla Sicilya’ya havasından daha da sıcak bir ortamda hoş bulduk dedik. Bir yolculuğa hazırlanırken yaptığım bazı şeyler var: O coğrafyanın tarihi, kültürü, havası, suyu, insanları özetle herşeyiyle ilgili bilgi edinmek diye özetleyebileceğim çalışmalar. Bunun için bölgeyle ilgili filmler izlemek, kitaplar okumak, gezi notlarına göz atmak ilk yaptıklarımdan.
Bir bisiklet yolculuğuna hazırlanmanın da birkaç aşaması var. Bisikletiniz, ekipmanlarınız ve siz. Bisikletinizin donanımı yapacağınız tura uygun mu? Pozisyonunuz saatlerce, günlerce, haftalarca pedal çevirmeniz için elverişli mi? Kullandığınız bisiklet çantasının su geçirmezliğinden tutun da, matınızın koruma derecesine kadar oradaki hava şartlarına uygun malzemeniz var mı? Sicilya örneğine geri dönersek, o müthiş üzüm sularının tadına bakmak için bardağınız yanınızda mı? : ) Sonuncusu ve pek tabii ki en önemlisi siz, o coğrafyanın dik yokuşlarına, belki nemli havasına, muson yağmurlarına, soğuğuna hazır mısınız? Orada göreceğiniz yoksulluğu içiniz kaldıracak mı? Ya da her gün yeni bir şey görmeyi kafanız alacak mı?
Tüm bu yukarıdakileri düşünerek attık kendimizi yola. Ne kadar hazırlıklı olunsa da yol her zaman karşıma yeni şeyler çıkarır ki yolculuğu yolculuk yapan şeylerden biri de bu.
Şöyle bir rotamızı ve belli başlı olayları özetleyerek yazıya devam edeyim. İstanbul’dan uçakla Catania’ya geçtik. Catania’dan Siracusa’ya Catania’daki evinde bizi ağırlayan Guiseppe ve arkadaşı Antonio ile beraber gittik. Sonra Alexios ile el ele pedallamaya başladık. Yunanistan’dakilerden daha sağlam kalmış Yunan tapınakları ile Siracusa’da karşılaşmaya başladık. Sicilya’yı seçme nedenlerimizden biri bu çeşitlilikti aslında. Yunan, Arap, İspanyol, Türk, Fransız, Cermen ve şu anda adı kalmamış birçok topluluğun zamanında yaşadığı bir yer. Yol boyunca İspanyol sokak isimleri, Arap mimarisinden etkilenip şekil değiştirmiş kiliseler, İsa’yı betimlemek için mozaikle iç içe geçmiş Türkiye’de sıkça gördüğümüz işlemeler…
Siracusa’dan adanın içine doğru ielreleyip Palazzolo Acreide, Noto, Ispica, Modica ve Ragusa Ibla gibi şehirleri, insanları ve mimariyi gördükçe turumuzun adı da değişmeye başladı. Dünyanın merkezine yolculuk… Resmi dilin İtalyanca olmasına rağmen, Sicilyanca ile tanışmamız, kulağımıza cümlelerin içinde Fransızca ve İspanyolca kelimeler, hatta fiillerin devşirilerek kullanılması, bu adacıkta bile Arapçanın lehçelerinin karşımıza çıkması, dünyanın merkezi olsa olsa burasıdır demeye başladık.
Etrafımızda üzüm bağları, zeytin ağaçları ya da meyve-sebze tarlaları ile ilerledik. Rafineri ve liman bölgelerinde ne kadar hızlı sürüp bisikletimizi uzaklaşmak istediysek, diğer yerlerde doğayla vakit geçirmek için oyalandık. Malum Sicilya, muhteşem denizi olan bir ada ve yazın tıklım tıklım olacak yerler, yolculuğumuz sırasında bomboştu. Her gün daha az araba görmenin tadı başkaydı.
Giarratana, Chiaramonte Gulfi’den sonra havanın da etkisiyle rotamızı deniz kenarında doğru değiştirdik ve 16 yıldır kar yağmayan adaya kar yağdığına da şahit olduk. Agrigento’da kaldığımız manastırdaki rahibeler ve sokaktakiler, birkaç santim kar ile kendilerinden geçmişlerdi. : )
Havanın bu kadar bozması ve bir gün fırtınadan dolayı düz yolda rüzgara karşı neredeyse adım adım ilerlememiz sayesinde Loggia Ailesi ile tanıştık ve bizi fırtınadan kurtarıp evlerine davet etmeleri ile Sicilya’da bir ailenin Noel yemeği masasında bulduk kendimizi. Kültürü tanımak için daha iyisi olamazdı.
Güneyden Sciacca, Selinunte, Mazara, Marsala diye devam ederken buranın dünyanın merkezi olduğuna iyice emin olduk. Sicilya, Afrika’ya yakınlığı nedeniyle (Palermo-Roma 427 km, Palermo-Tunus 316 km, denizden uzaklıklar) Afrika’daki savaştan kaçan mültecilerin ilk ayak basmaya çalıştıkları yer. Kuzey ya da Güney Afrika farketmiyor, bu da yaşamda her renkten insanı görmemiz anlamına geliyor. Sokaklar renklense de yaşananlar hep kara.
Sicilya’dakişehirlerde dikkatimizi eken başka bir nokta da, şehirde yaşayanların ve belediyelerin yaşayanlara sahip çıkması. Catania’da halkın mafyadan, arabalardan temizleyip şimdi kitap ve buluşma meydanı yaptığı Piazza dei Libri bunlardan biri. Şehir merkezlerindeki caddeler, haftasonu v akşamları araç trafiğine kapalı. Çoluk çocuk güvenle caddelerde dolaşabiliyor. Hatta aracınızı şehir dışında park ediyorsunuz ve sadece otobüs ücretini ödeyerek park ettiğiniz yerden şehir meydanına ulaşabiliyorsunuz.
Trapani, Monreale, Palermo diye devam ediyoruz. Palermo dahil en büyük şehirlerde bisiklet bir ulaşım aracı olmuş Sicilyalılar için. Tren istasyonundan meydanlara ulaşabileceğiniz bisiklet kiralama sistemlerinden, İtalya’nın simgesi olmuş yol bisikletlerine ve daha çok gençlerin kullandığını sandığımız ama her yaştan kullanıcısı olan şehir bisikletlerine kadar bir sürü bisikletliyle selamlaşa selamlaşa yola devam ettik. Güneydeki belediyeler, bisikletli turistler içi adım başı Ciclo Turisti tabelaları ve rota önerileri ile yol boyunca karşılaştığımız uygulamaydı.
Cefalu ve Messina ile Sicilya’ya hoşça kal demek zorunda kaldık. Ayrılmak zor oldu. Artık İtalya nasıldı diyenlere, İtalya değil Sicilya diyoruz. Bizi çok mutlu eden bir yolculuk oldu. İnsanları, tarihi, güzel yolları, manzaraları, yemekleri, içkileri, Noel ağaçları, kaktüsleri, çikolatası, zeytinyağı, şarabı, dili, aksanı ve buraya sığdıramayacaklarım ile tekrar gitmek istediğimiz bir köşe. Sonraki seferde bu kez yanımızda taşıyıp kullanamadığımız mayolarımızı da kullanmak üzere! : )
Bisiklet yolculuğumuza ait yol notları için: http://www.bisikletgezgini.com/giro-di-sicilia-sicilya-italya-2014/