Kentsel ulaşım politikası yapıcıları ve uygulayıcıları, taşıtların hızını ve yolda geçirilen zamandan tasarrufu artırmaya öncelik veren; sezgisel düzeyde mantıklı görünen ancak sorunlu bir analiz modelini tercih etmişlerdir.
Aslında önemli olan, taşıtların hareketini önceliklendirmek değil; kentsel ulaşım sisteminin insanları işe, okula, alışverişe, eğlenmeye ya da dinlenmeye giderken sağladığı erişimdir.
Hareketlilik, birbirine bağlı ve sistemik bir konu olduğundan, sadece taşıt türlerini veya modlarını değiştirmekten öteye bakmak gerekir. Hangi modlara kimlerin nasıl erişebildiği ve farklı modları kullanan insanlar için nelerin mevcut olduğu gibi daha geniş sorular göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, çevre, sosyo-ekonomik yapı, toplumsal cinsiyet ve kültür gibi kesişen faktörlerin etkisini de dikkate almak önemlidir.
WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler, IPA tarafından finanse edilen bir AB projesi olan Türkiye Sürdürülebilir Kent İçi Ulaşım Ağı (SUTN) projesinin koordinatörü olarak, Türkiye’nin dört şehriyle iş birliği yaptı ve şehirlerin erişilebilirlik ve hareketlilik ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak amacıyla bir mikro-hibe programı uyguladı. Dört mikro-hibe faydalanıcısı, yaptıkları projelerle, insanı önceliklendirerek şehirlerin hareketlilik ihtiyaçlarına nasıl yanıt verilebileceğini gösteriyor.
İstanbul: Kadınların Toplu Taşımaya Erişimini İyileştirmek
Ulaşım ve hareketlilik cinsiyet açısından tarafsız değil. Ancak ulaşımda cinsiyete özgü veriler genellikle toplanmaz veya analiz edilmez. Araştırmalar, cinsiyetin planlama sürecinin açıkça bir parçası olmadığı durumlarda, ulaşım çözümlerinin genellikle erkeklerin ihtiyaçlarına öncelik verdiğini göstermekte. Daha fazla toplumsal cinsiyet eşitliğine sahip çözümler yaratmak ve kadınların ihtiyaçlarına daha çok hitap eden uygulamalar geliştirmek için planlama, tasarım, uygulama, izleme ve değerlendirme aşamalarında toplumsal cinsiyeti açıkça göz önünde bulundurmak önemli.
İstanbul’da, SUTN’nin Toplu Taşımaya Ulaşan Kadın – TOPUK mikro hibe projesi, kadınların toplu taşıma araçlarına erişimini daha güvenli ve konforlu hale getirmeyi amaçlayan katılımcı yöntemlerle mekânsal müdahaleler geliştirmeye odaklandı.
Maltepe, Gülsuyu Mahallesi’nde bulunan Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi, bölgenin dezavantajlı konumundan ve kadınların otobüs ve metro istasyonlarına erişimde yaşadığı güvenlik sorunlarından dolayı belediye tarafından çalışma alanı olarak önerildi.
Proje kapsamında üç ana etkinlik gerçekleştirildi. İlk olarak, Sokak Bizim Derneği’nin koordinatörlüğünde uygulayıcı ortaklar, mahallede yaşayan ve çalışan insanların mekânsal sorunlarını bir model üzerinde tanımlamak için bir çalıştay düzenledi. Bu çalışmada katılımcılar, kadınların geceleri karanlık ve ıssız sokaklarda yürümekten kaçındığını, bebek arabalı ebeveynlerin kaldırıma park etmiş araçlar nedeniyle kaldırımı kullanamadıklarını, Kavşaktan kaldırıma güvenli bir şekilde geçiş için rampaların az olduğunu ve araçların yüksek hızda hareket etiğini belirtti.
İkinci etkinlik ise bir tasarım maratonu olarak düzenlendi. Tasarım, görsel sanatlar, mimarlık, planlama ve sosyal bilimler alanlarında eğitim gören öğrenciler, çalıştayda belirlenen sorunlara çözüm önerileri geliştirdi. Kırk beş katılımcı, sekiz gruba ayrıldı ve proje paydaşları ve uzman mentorlarla birlikte çalışarak çözüm önerilerini tasarladılar.
Son olarak uygulama aşamasında bu öneriler bir eylem planına dönüştürüldü. Kaldırım boyunca asfalt boyanarak yayalara daha fazla alan verildi; güzergâh üzerinde dinlenme ve oturma amaçlı banklar yerleştirildi; yürüyüş rotasını daha keyifli ve güvenli hale getirmek için belirli noktalar yeniden yeşillendirildi ve ağaçlandırıldı. Çocuklar için bir oyun duvarı kuruldu.
Yapılan geçici müdahaleler sonucunda bölgenin özellikle kadınlar ve çocuklar için daha güvenli, daha erişilebilir ve daha keyifli hissettirdiği yönünde geri bildirimler alındı. Bu nedenle Maltepe Belediyesi, değişikliklerin kalıcı hale getirilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ortak çalışmalar yürütmeye başladı.
İzmit: Bisikletli Kurye Ağı
Şehir içi teslimatların yanlış yönetimi, rölanti halinde bekleyen araçlar, trafik tıkanıklığı ve kaldırım kenarlarının kaotik kullanımı gibi nedenlerle, daha fazla emisyon salımına, hava kirliliğine ve yol güvenliğinde sorunlara sebep olur. Bu nedenle, kent içi teslimatların verimli bir şekilde yönetilmesi, yerel işletmelerin büyümesine yardımcı olmanın yanı sıra kent yaşamını olumlu yönde etkileme potansiyeline sahiptir.
İzmit’te, SUTN’nin Bisikletli Kurye Ağı mikro-hibe projesi, yerel gıda üretimini teşvik eden bir girişim olan Good4Trust‘ın bisikletli kuryeler aracılığıyla kent içi teslimat sağlaması mantığına dayanıyor.
İlk olarak, aralarında Tüketim Ekonomisi Derneği ve İzmit Belediyesi’nin de bulunduğu uygulayıcılar, bisiklet sahiplerinin ek gelir elde edebileceği bir kurye ağı oluşturmak için çağrıda bulundu ve 22 kişilik bir ekibi bir araya getirdi. Daha sonra bu ekip, bisiklet kuryeliğinin ekonomik, sosyal ve çevresel faydalarının yanı sıra güvenlik konularında da eğitim aldı. Son olarak, kentte bisikletli kurye hizmeti ve nasıl işletilebileceği ile ilgili olası sorunlar değerlendirildi ve ortaklar tarafından “Yerel Yönetimler için Bisikletli Kurye Uygulama Rehberi” hazırlandı.
Sosyal girişim çatısı altında devam eden proje, sonraki adımlarda planlandığı gibi bir iş modelinin oluşturulması ve prototip bir bisikletin tasarlanmasıyla devam etmekte.
Sakarya: Yolu Paylaşmayı Öğrenmek
Bisikletliler, şehirdeki en savunmasız yol kullanıcıları arasında yer alır ve güvenliklerini sağlamak için sürekli dikkatli olmak zorundadırlar. Sakarya’daki “Şeridi Paylaş ve Güvenle Ulaş” mikro-hibe projesinde olduğu gibi, diğer yol kullanıcıları için empati geliştirmek trafik kazalarının azaltılmasına yardımcı olabilir.
Projede ilk olarak, Sakarya Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği koordinatörlüğünde yerel ortaklar, yerel yönetim temsilcileri, kolluk kuvvetleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, toplu taşıma sürücüleri, bisiklet kullanıcıları, sürücü eğitmenleri ve bisiklet dostu işletme sahiplerinin katılımıyla projeyi tanıtmak ve empati kavramı konusunda farkındalık yaratmak amacıyla bir çalıştay düzenlendi.
Ardından farklı paydaşlarla empati eğitimleri gerçekleştirildi. Bisikletliler, çeşitli taşıtların fren mesafeleri, kör noktalar, güvenlik ve yüksek görünürlük ekipmanlarının kullanımını öğrendi. Ayrıca taksi ve minibüs şoförlerine, dikiz ve yan ayna kullanımı, araçlar arasında 1,5 metre mesafeyi korumanın önemi, ayna kontrolü ve kapıyı sağ elle açarak her zaman arkalarına bakabilme becerisi gibi konularda eğitim verildi.
Bu eğitimler sayesinde, diğer yol kullanıcıları konusunda farkındalık artırımı sağlandı. Daha sonra, “şehrimizde güvenli bisiklet sürmek için neler yapılmalı?” sorusuna yönelik bir sosyal medya kampanyası başlatıldı ve bisikletlilere kasklar, reflektörlü yelekler ve kolluklar dağıtılarak güvenliklerini artırmaları sağlandı.
İzmir: Oyun Alanı Güvenliği
Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan ve kentleşme oranı giderek artan İzmir, trafik sorunlarıyla mücadele etmeye çalışıyor. Bu sorunlar uzun işe gidip gelme süreleri ve hava kirliliği gibi etkileriyle sınırlı kalmayıp daha geniş bir alana yayılıyor. Ağustos 2022’de İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı, İzmir’in Bayraklı ilçesinde yaşayan 10-15 yaş aralığındaki yüz çocuğa oyun alanları hakkındaki görüşlerini sordu. Araştırmanın yapıldığı 15 mahallede yaşayan çocuklara, oyun alanlarının güvenliği, erişilebilirliği, konforu ve temizliği hakkında sorular yöneltildi. Raporun ana bulgularından biri, çocukların %44’ünün araç trafiği ve yayalara uygun olmayan yol tasarımı nedeniyle evden oyun alanına erişmenin güvenli olmadığını söylemesiydi.
SUTN, Sürdürülebilir Kalkınma ve Girişimcilik Derneği koordinasyonunda bir farkındalık çalışması ve iletişim kampanyası yürütmek üzere bu anketi gerçekleştiren ekibe destek verdi.
Sosyal medyada bir kampanya düzenlenmiş ve bu kampanya, temel “oyun hakkı”nın yanı sıra oyun alanlarına giden yolların ve çevresinin güvenliğinin sağlanmasının sürdürülebilir ulaşım açısından önemine vurgu yapmaktı
Böyle bir ulaşım politikası vizyonunun mümkün olduğu mesajını iletmek amacıyla, drone çekim tekniklerinin kullanıldığı 15 dakikalık bir video hazırlandı ve farkındalığı artırmak için halka açık çevrimiçi toplantılar düzenlendi.
Son olarak, paydaşlar tarafından çocukların katılımıyla Bayraklı sürdürülebilir ulaşım eylem planının hazırlanması gerektiğine; kent içi ulaşımda yol güvenliğinin sağlanmasının çocukları daha rahat yürümeye ve bisiklete binmeye teşvik ettiğine; yerel yönetimlerin, çocukların yürüyerek ve bisikletle seyahat edebilecekleri oyun alanları ve oyun alanlarına ulaşan yollar için yol güvenliği eylem planları hazırlamaları gerektiğine; kampanyanın parklar, buluşma noktaları ve bisiklet atölyeleri gibi halka açık yerlerde sosyal yardım faaliyetleri ile desteklenmesi gerektiğine dair ortak bir deklarasyon hazırlandı.
Küçük Adımlar, Büyük Etkiler
İklim değişikliğinin etkileri ve sürekli artan trafik sıkışıklığı nedeniyle, kentsel politika yapıcılar kentlerde yeni ulaşım çözümleri planlama ve uygulama konusunda baskı altında. Türkiye’de birçok yerel yönetim, toplu taşıma sistemlerini çeşitlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla yeni girişimler başlatmakta ve bu durum sektörler ve paydaşlar arası iş birliğinin önem kazandığı yeni bir dönemi işaret etmektedir.
Yukarıda anlatılan mikro-hibe projeleri, küçük olmalarına rağmen, geçmişte olduğundan farklı beklenti ve ihtiyaçlara sahip insanlara öncelik vererek kentsel ulaşımı ve kentsel hareketliliği nasıl yeniden düşünebileceğimizi gösteriyor. İş birliği ve katılım, bu projelerin gerçekleştirilmesi için öne çıkan ve gerekli olduğu kanıtlanan ana unsurlardı. Kamu, özel sektör, üniversite ve STK paydaşları tarafından birlikte yürütülen projeler, ilerlemelerini destekleyebilecek birçok paydaşa sahip. Bu tür girişimlerin, sonunda kentsel hareketliliğin ana ayağını oluşturabileceğini umuyoruz.
Hazırlayan: Çiğdem Çörek Öztaş, Kıdemli Yönetici, Sürdürülebilir Kentsel Gelişim.