Mayısın ikinci haftası “İşe bisiklet ile gidiyoruz (Cycle to Work Week)” olarak ülkelerde çeşitli etkinliklerle desteklendi. Yapılan etkinlikler ile insanların hem kent içindeki fosil yakıt kullanımı azaltılmış hem de işe fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı gitmesi sağlanmış oldu.
Fiziksel aktivitesi yüksek olan çalışanlar ile ilgili yurtdışında yapılan çalışmalara bakıldığında, çalışanların daha verimli iş çıkardıkları saptanmaktadır. Ayrıca yine yurtdışında yapılan çalışmalara göre işe gidiş gelişlerde bisiklet ya da yürümenin yani fiziksel olarak aktif bir şekilde ulaşmanın çalışanların mutluluk seviyelerini artırdığı ve stres seviyelerinin azaltımını desteklediği görülmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) geçtiğimiz aylarda yayımladığı “Daha İyi Yaşam Endeksi” 34 OECD ülkesini içeren raporuna göre Türkiye, “Çok Uzun Saat Çalışan İşçiler”, “Boş Zaman ve Kişisel Bakım İçin Ayrılan Zaman”, “Refah ve Hayat Memnuniyeti” ve “Ortalama Yaşam Süresi” gibi sıralamalarda en kötü sonuçları elde etmiştir. Buna ek olarak, çok uzun saat çalışan işçiler sıralamasında da birinci olduğu görülmektedir. Peki bu durum insanların günlük hayatlarındaki memnuniyetlerini nasıl etkilemektedir? OECD’nin raporuna göre Türkiye’deki insanlar, OECD’nin diğer ülkelerindeki insanların hayat memnuniyeti ortalamasından daha az memnuniyet belirtmiştir.
OECD’nin çalışmasına göre, Türkiye’de ortalama bir çalışanın yılda toplam bin 855 saat çalıştığı hesaplanmış ve bu değerin OECD ülkeleri ortalamasından 90 saat daha fazla olduğu ortaya konmuştur. Yani Türkiye’de çalışanların yüzde 41’i açık ara çok uzun saatler çalışmaktadır. Ayrıca bu yüzde 41 içindeki cinsiyet dağılımına bakacak olursak, erkeklerin yüzde 47’si, kadınların ise yüzde 33’ü çok uzun saatler çalışmaktadır.
Çalışmadaki refah ve hayat memnuniyet sevileri insanların mutluluğunu ifade etmektedir. En yüksek memnuniyet seviyeleri Danimarka, İzlanda, İsviçre, İsrail ve Hollanda ülkelerinde görülmekte olup, en düşük memnuniyet seviyeleri ise Estonya, Yunanistan, Macaristan, Portekiz ve Türkiye’de görülmektedir. Hayat memnuniyetinin yüksek olduğu ülkelerden Danimarka ve Hollanda’da bisikleti kent içinde ulaşım aracı olarak kullanmanın yüksek olduğu yatsınamaz bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki bu yüksek memnuniyetsizlik seviyesinin sağlık sorunlarını da beraberinde getiren gün içindeki yüksek motorlu taşıt ağırlıklı kent içi olası ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.
Son olarak OECD çalışmasının sağlık başlığı altındaki değerlendirmelere bakarsak, göstergeler “ortalama yaşam seviyesi” ve “mevcut sağlık durumlarının kişisel olarak değerlendirilmesi”ni içermektedir. Ortalama yaşam süresine baktığınızda da OECD ortalaması 1960 yılından bu yana 80 yaşına çıkarak 10 yıllık bir artış göstermiştir. OECD ülkeleri ortalaması erkeklerde 77 yaş olarak hesaplanırken, kadınların ise 82 yaş ile daha uzun ömürlü olduğu görülmektedir. OECD ülkeleri arasında en yüksek ortalama yaşam Japonya, İzlanda, İspanya ve İsviçre’de görülürken en düşük ortalama Türkiye, Meksika ve Macaristan’da görülmektedir. Bu ülkelerdeki ortalama yaşam süresi 75 yaş olarak hesaplanmıştır.
Çalışma saatlerinin uzunluğu nedeniyle özel yaşamlarına günde sadece 13,4 saat ayırabilen Türkiye’deki çalışanların fiziksel aktivite sürelerinin de düşük olduğu düşünülmektedir. Ortalama yaşam seviyesi OECD ülkelerine göre düşük olan Türkiye’deki çalışanlara, mevcut durumdaki sağlık durumlarını içeren “Sağlığınız nasıl?” sorusuna OECD ülkeleri ortalamasında bir memnuniyet oranı ile %68 oranında iyi yanıtını vermiştir. Görülmektedir ki Türkiye’de çalışanlara kent içindeki ulaşımları için daha çok güvenli yürüyüş ve bisiklete binme olanakları sunulması gerekmektedir. Bu olanaklar hem ortalama yaşam seviyeleri hem de hayat seviyelerindeki memniyet ile mutluluk oranlarında artışa destek olacaktır.
[1] Uyku süresinin de içinde olduğu bu zaman zarfı günde yaklaşık 15,4 saat olarak hesaplanmış.
* Pınar Köse’nin Unibusiness Haziran 2015 sayısında yayınlanan yazısıdır.