Dünya Kaynakları Enstitüsü, 15 Ocak 2015
Yazarlar: Pierre Guislain ve Ani Dasgupta
Geçtiğimiz yıl önemli bir dönüm noktasıydı. Tarihte ilk defa, dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşamaya başladı. Geçen her haftayla birlikte şehir nüfusuna 1.4 milyon kişi daha ekleniyor. Nüfustaki bu büyüme ise beraberinde yeni bina, yol ve ulaştırma sistemleri inşasını getiriyor.
Aslına bakarsanız, 2050 yılına kadar inşa edilecek altyapının yüzde 75’i bugün henüz mevcut değil. Şehirlerin şimdiden onlarca yıl dayanacak bir altyapıya yatırım yapmaları halinde, büyük fırsatlar onları bekliyor olacak. Ne var ki, hızla büyüyen şehirlerde olduğu kadar, hali hazırda kentleşmiş şehirlerde de köklü değişikliklere gitmezsek; kentleşmenin, refah dolu ve daha kapsayıcı toplumlar yaratma konusundaki potansiyelinden faydalanma üzerinde hakkımızı kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.
Şehirleri daha sürdürülebilir kılmak için, 2015 yılı toplumlara önemli bir fırsat sunuyor. Dünya Bankası ve Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) olarak bu fırsatı kaçırmamak gerektiğine inanıyoruz, çünkü sürdürülebilir bir geleceğin sırrı şehirlerden ve kent içi hareketlilikten geçiyor.
Alışageldiğimiz kentleşmenin maliyeti ileride çok daha yüksek olacak. Daha şimdiden, enerjiden kaynaklanan sera gazı salımlarının yüzde 70’inden şehirler sorumlu. Trafik çarpışmaları ise her yıl 1.2 milyon kişinin hayatına mal oluyor ve bu konuda en büyük yükü, gelişmekte olan şehirler taşıyor.
Trafik sıkışıklığının Rio de Janeiro ile São Paulo’da yarattığı toplam maliyet sadece 2013 yılında 43 Milyar Dolar’dı. Bu rakam her iki kentin gayri safi yurtiçi hasılalarının yüzde 8’ine denk düşüyor. Pekin’de ise, trafik sıkışıklığı ile hava kirliliği maliyetinin, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 7 ila 15’i civarında olduğu tahmin ediliyor. ABD’de kent dışına düzensiz yayılmanın yarattığı maliyet ise yılda 400 Milyar Dolar.
Ne var ki şehirlerimiz için hayal ettiğimiz gelecek bu değil.
Akıllı kentsel hareketliliğin pek çok faydası var
İki seçeneğimiz var. Ya otomobil odaklı şehirler inşa etmeye devam ederiz ve sürdürülemez yollarda sıkışıp kalırız, ya da mevcut modelleri iyileştirerek daha kapsayıcı, erişilebilir ve birbirine bağlı şehirler yaratırız. Şehirler, daha akıllı kentsel hareketlilik seçeneklerini tercih ederek otomobil odaklı büyümeyi bir kenara bırakabilir. Bu da, hem kapsayıcı ekonomik büyümeyi canlandıran, hem de hayat kalitesini iyileştiren stratejileri benimsemelerine katkı sağlar.
Günümüzde kentleri ve ulaştırma sistemlerini “akıllı” kılan şeyin ne olduğuna dair pek çok tartışma var; ama bir uzlaşı yok. “Akıllı” kavramı, yenilikçi teknolojik çözümler ile eş anlamlıolarak kullanılsa da, biz bu kavramın çok daha fazlasını ifade ettiğini öne sürüyoruz.
Teknoloji ve altyapı kilit bir konuma sahip; ancak koordineli bir planlama ve vizyon olmaksızın, ileriye gitmeleri mümkün değil. Gerçekten de, akıllı kentsel hareketlilik sistemleri, hayat kalitesini iyileştirmek ve karar verme süreçlerine etki edebilmek için teknolojiyi destekliyor. Hepsinin ötesinde, bu sistemler sosyal, çevresel ve finansal açıdan sürdürülebilirler.
Bu tür bir akıllı kentsel hareketliliğin pek çok faydası var. Öncelikle, dünya çapında kentlerdeki trafik sıkışıklığını azaltmaya ve trafik güvenliğini iyileştirmeye yardımcı oluyor. Metrobüs gibi etkin ulaştırma sistemleri yolcuların yolculuk sürelerinden tasarruf etmesini sağlıyor. Ekonomik faydalarının yanı sıra, trafik çarpışma riskini de azaltıyor. Örneğin, Meksiko şehrinde altı Metrobüs hattından sadece bir tanesi sayesinde bile, 141 Milyon Dolar tasarruf edilmesi bekleniyor.
İkinci olarak ise, hava kirliliği ile sera gazı salımını önemli ölçüde azaltabiliyor. Ulaşım, enerjiden kaynaklı sera gazı salımlarının yüzde 23’üne tekabül ederken, ulaşımdan kaynaklanan emisyonların tek başına en büyük sebebi de kent içinde otomobil kullanımı. Pekin, otomobil kullanımını kontrol altına almak amacıyla düşük emisyonlu bölge oluşturarak, karbon emisyonunu durdurmayı ve ‘hava kirliliğini yüzde 40 azaltma’ hedefine daha da yaklaşmayı planlıyor.
Son olarak; akıllı kent içi hareketlilik, düşük gelirli vatandaşlara katkı sağlıyor. Etkin ve entegre ulaştırma sistemleri, kentlilerin iş yerlerine ve okullarına kolay ulaşmasını sağlayarak, fırsatlara erişimlerini arttırır. Örneğin, Medellin’deki teleferik sistemi, bir zamanlar kentin dağlık bölgelerinde yer alan kenar mahalleler ile şehir merkezi arasındaki yolculuk süresini bir günden yarım saate dönüştürerek, gözle görülür bir değişim yarattı. Böylece,günlük ihtiyaçlaraerişim artarken kentin en dezavantajlı grupları da güçlendirilmiş oldu.
Yeniliğe ve Bilgiye İhtiyaç Var
Akıllı ve sürdürülebilir hareketliliğe geçiş sürecinde doğru çözümlere ulaşmak, hem yerel düzeydeyenilik yapılmasını,hem de küresel bilgi alışverişini gerekli kılıyor. Her ne kadar daha sürdürülebilir bir kent geleceği için öncelikle kentlerde harekete geçilmesi gerekse de, dünya halkı da pekala kent yöneticilerinin hırsına ortak olabilir. Her şey sürdürülebilir kentler ve kentsel hareketlilikte ilerlenecek yolda bir uzlaşıya varmakla mümkün.
2015 yılı önümüze üç önemli fırsat sunuyor:
1- Birleşmiş Milletler(Bin Yıl) Kalkınma Hedefleri: Eylül ayında sonuçlanması beklenen bu hedefler, özellikle kent içi hareketliliğe odaklanarak, şehirler üzerinden tüm dünyada yoksulluğu ve eşitsizliği azaltmayı planlıyor.
2- Aralık ayındaki iklim görüşmeleri: Görüşmeler, iklim değişikliğiyle mücadele alanında bağlayıcılığı olan ilk uluslararası anlaşmanın doğmasıyla sonuçlanabilir. Bu da, daha düşük karbon salımlı kentlere kavuşmayı kolaylaştırabilir.
3- 2015 yılında, Birleşmiş Milletler Yol Güvenliği 10 yıllık Eylem Planı’nın ilk yarısı tamamlanıyor. Bu eylem planı, sürdürülebilir hareketlilik yoluyla kentleri daha güvenli kılacak önemli bir araç olacak.
Bu fırsatlardan faydalanmalıyız. 2015 yılı, hepimiz için daha güvenli, sürdürülebilir ve refah dolu kentlere ulaşma yolunda harekete geçmek için önemli bir mihenk taşı niteliği taşıyor.
Pierre Guislain, Dünya Bankası, Ulaşım ve Bilgi & İletişim Teknolojileri (ICT) Küresel Uygulama Direktörü’dür. Gelişmekte olan ülkelerde, kişilerin pazar, hizmet ve iş olanaklarına erişimini artırarak bu ülkelerde, birbirine bağlılığı ve rekabeti geliştirme üzerine destek vermektedir. Aniruddha Dasgupta ise, Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI)Sürdürülebilir Şehirler için Ross Merkezi Global Direktörü’dür. Bu programın amacı, şehirlerin daha sürdürülebilir bir şekilde büyümesine yardımcı olmak ve dünya çapında gelişmekte olan ülkelerde hayat kalitesini iyileştirmektir.
*15 Ocak tarihinde Thomson Reuters Foundation’da Pierre Guislain ve Aniruddha Dasgupta tarafından ele alınan yazının çevirisidir.