Bisiklet ile katedilen her 1 kilometre yol kente 0,16 avro kazandırırken; otomobil ile katedilen her 1 kilometre kente 0,10 avro zarar vermektedir.
Bisiklet ve bisiklet kullanımı üçüncü milenyumun yerel yönetimlerinde en moda tartışma konularından birisi olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. Tüm dünyada belediye başkanları yarış içindeler; en uzun bisiklet yolununa sahip şehir hangisi, en verimli ve kullanışlı bisiklet kiralama sistemini hayata geçiren belediye başkanı kim, en çok bisiklet kullanma oranı olan kent hangisi..
Ancak bir çok şehir farklı motivasyonları nedeniyle bu yarış ve rekabete dahil oluyorlar (bu aynı zamanda bisiklet kullanımının tanıtım ve promosyonunu diğer kentlere göre daha hızlı yapmalarını da açıklıyor): vatandaşlarının isteklerini hayata geçiren, uluslararası standartların gerisinde kalmamaya özen gösteren ve yeni yaşam stillerinin oluşmasını destekleyen yönetimler. Burada net olan şu; ulusal ve yerel idarelerdeki yöneticiler kentlere uygun ulaşım araçlarının sağladıkları kar ve fayda arasındaki ilişkiyi görebilseler, bisikleti boş zamanları değerlendirmek için parklarda ve göl kenarlarında yapılan romantik ve sempatik bir spor faaliyetinden ziyade şehir içinde günlük olarak gerçekleştirilen kısa mesafe hareketlerde kullanılan araçlara alternatif aktif bir ulaşım aracı olarak sunarlardı.
Son yıllarda, uluslararası enstitüler, prestijli üniversiteler ve araştırma kurumları bir süredir aynı sonucu ortaya koyan konuya yönelik çalışmalar yapıyorlar: bisiklet, en yüksek verimi en düşük maliyete sağlayan tek ulaşım aracıdır.
London School of Economics tarafından 2011 yapılmış olan bir çalışma,(http://www.lse.ac.uk/newsAndMedia/news/archives/2011/08/cycling.aspx) Büyük Britanya’da bisiklet ile ulaşımın ekonomiye 3 milyar sterlin (yılda 10 milyar TL) katkısı olduğunu kanıtlamış, bu katkı sadece bisiklet üretim ve satışını değil, bisiklet kullanımının, sosyal harcamalar ve sağlık giderlerinde sağladığı tasarrufu da kapsamaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, bahsettiğim araştırmanın konu başlıklarından bir tanesi işe bisiklet ile gitmek ve hastalıktan dolayı işe gidilmeyen günlerin arasındaki ilişkidir: işe bisikletle gitmeyen çalışanlar yılda 8,7 gün işe gitmezken, işe bisikletle gidenler ise yılda 7,4 gün rapor kullanmaktadır. Üretim anlamında aradaki fark 128 milyon sterlindir (450 milyon TL).
Bisiklet kullanımının ülke ekonomisine en büyük katkısı sağlık hizmetleri alanındadır. World Health Organization tarafından Avrupa Bisikletçiler Federasyonu(http://www.ecf.com/wp-content/uploads/ECF_Economic-benefits-of-cycling-in-EU-27.pdf)’na verilen kaynaklarla yapılan bir çalışmanın değerlendirme sonuçları göstermiştir ki; Avrupa Birliği ülkelerinde bisiklet kullanımının değeri 110 milyar avrodan daha yüksektir. Bunu da şu şekilde açıklamaktadır, trafik kazalarının, dolayısıyla ölüm oranlarının ve günümüzün ‘sigara’ kadar tehlikeli alışkanlığı hareketsiklikten kaynaklanan hastalıkların azalması…
Bisikletin ekonomiye diğer bir önemli katkısı ise yollarda çok az yer işgal etmesidir (otomobile oranla 1/7), boyutlarından dolayı trafik sıkışıklığına ve sorununa karşı en iyi çözümlerden birisidir. Trafik sıkışıklığının Avrupa ülkelerine maliyeti gayri safi milli hasılanın %1’idir. Bugün, Avrupa’da bisikleti ulaşım aracı olarak kullanan 37 milyon kişi trafikten kaynaklı zararı azaltarak yılda 24,4 milyar avro tasarruf sağlamaktadır.
Bisiklet aynı zamanda kent merkezlerinde ticaretin gelişmesinde bir motor görevi görmektedir: New York belediyesi tarafından yapılan bir araştırma bisiklet yolları olan 8 ve 9. Caddelerin, bisiklet yolları olmayan caddelere göre %49 daha fazla satış yaptığını kanıtlamıştır ve hatta bu emlakların %49’u boş olduğunu belirtmiştir. Nedeni ise çok basit: bisikletliler (otomobil masafları olmadığından, yüksek kalitede ve daha pahalı ürünleri alabilmektedirler) kent merkezlerinde günlük olarak kullandıkları ve güvenli buldukları parkur üzerindeki mağazalardan alışveriş yapmayı tercih etmektedirler.
Daha çok satış daha çok istihdam demektir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) geçen ay yayınladığı araştırmanın (http://www.euro.who.int/en/health-topics/environment-and-health/Transport-and-health/publications/2014/unlocking-new-opportunities-jobs-in-green-and-healthy-transport) sonuçları da bir tesadüf değildir: tüm Avrupa, Kopenhag kadar pedal çevirseydi, 76 bin kişi için iş imkanı yaratılmış olurdu. Bisiklete dayalı bir ekonomi, işsizliğe çözüm sunan bir anahtar, kaynakların topluma daha eşit dağıtımıdır. Otomobiller için inşa edilen yollar 7,8 kişiye iş imkanı sunarken, aynı miktarda bir yatırım bisiklet yollarına aktarıldığında 11,4 kişiye iş imkanı sağlamaktadır. Yine buna benzer olarak, otomobil sanayinde 1 milyon avroluk ciro 2,5 kişiye iş vermekte, bisiklet üretiminde aynı ciro 10 kişiye istihdam sağlamaktadır.
Bisikletle ulaşıma uygun kentlere dönüşüm ekonomik gelişmeyi hedefleyen toplumlar için kaçınılmazdır, ama en çok da bireyler için: son yıllarda İtalya’da yapılan araştırmalar (İtalya’daki benzin fiyatları Türkiye’den çok da farklı değil), bireylerin otomobile sahip olmalarının (kasko, sigorta, benzin, bakım, tamir vb) yaklaşık olarak yılda 4000 ile 7000 avro arasında olduğunu göstermiştir.
Ailede otomobilin (ya da en azından bir tanesinin) yerine bisiklet koyulması durumunda aile ekonomisine görünür bir katkı sağlanacaktır ancak bu katkı henüz ekonomik döngüye girmiş demek değildir. Bu tercih ile enerji, otomobil ve sigorta multinasyonellerine kaynakların tamamını aktarmak yerine zenginliklerin dağılımını sağlama konusunda denge kurulacaktır.
Bu yazıda sunduğum rakamları takip etmekte zorlandıysanız ve yazıyı sonuna kadar okuduysanız aklınızda kalmasını istediğim rakam Kopenhag’da yapılmış olan bir araştırmaya ait (http://subsite.kk.dk/sitecore/content/Subsites/CityOfCopenhagen/SubsiteFrontpage/LivingInCopenhagen/CityAndTraffic/~/media/4ADB52810C484064B5085F2A900CB8FB.ashx) . Bisiklet ile katedilen her 1 kilometre yol kente 0,16 avro kazandırırken; otomobil ile katedilen her 1 kilometre kente 0,10 avro zarar vermektedir.