Türkiye’deki hızlı kentleşme ülkenin ekonomik ve demografik yapısını hızlı bir şekilde değiştirdi. 1950’lerde Türkiye’de kentlerde yaşayan nüfus %25 seviyesindeyken, bugün Türkiye nüfusunun %77’si şehirlerde yaşıyor.
Son yıllarda Türkiye’deki kentleşme hızının azaldığını, ülke çapında yılda %4’ten %3 seviyesine gerilediğini görüyoruz. (TUİK, 2013) Buna karşın bazı şehirlerdeki kentleşme hızı bu rakamın oldukça üzerinde. Bu şehirlerin sağlıklı gelişmesini sağlamak için stratejiler geliştirmek oldukça önemli.
2009 ve 2011 kent nüfus sayılarını karşılaştırdığımızda Antalya, Gaziantep, Kocaeli ve Mersin’deki kent nüfus artışının %7’nin üzerinde olduğunu görüyoruz (TUİK, 2013). Nüfusu hızla artan bu şehirlerdeki ulaşım altyapısı ise henüz yetersiz.
Sürdürülebilir kentler yaratmak için toplu taşıma ve kentsel gelişim stratejilerinin belirlenmesi, bu doğrultuda yatırımların hızlandırılması gerekiyor. Buna karşın şehir belediyelerinin yatırım harcamaları için bütçeden aldıkları pay giderek azalıyor. Ulaşım altyapı projeleri genellikle büyük yatırım gerektiren ve geri ödeme süreleri uzun olan projelerden oluşuyor, bunun için uygun finansman mekanizmalarını da arttırmak gerekiyor.
Kişisel otomobil kullanımı ve kentsel yayılma
Türkiye’deki otomobil sahipliği oranları hızla artıyor. Geçtiğimiz 30 sene içinde bin kişiye düşen otomobil sayısı 15’ten 290’a yükseldi. Böylesi bir artış, Türkiye’nin ABD benzeri özel otomobil sahipliğine dayalı bir gelişim modeli yolunda ilerlediğini gösteriyor. Böylesi bir gelişme modelinin ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya örneklerindeki gibi çevre ve ekonomi üzerinde pek çok olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. Metropoliten alanların çeperlerindeki kentsel gelişmeler süreksizlik içeren ve düşük yoğunluklu bir yapılanma ile kentsel yayılmaya neden oluyor. Böylesi bir büyüme her türlü kaynak tüketiminin artması sonucunu doğurarak kentsel sürdürülebilir gelişmeyi imkansız hale getiriyor.
Bu nedenle Türkiye’deki gelişme modelini değiştirmeliyiz. Kentsel büyüme toplu taşıma odaklı bir şekilde gerçekleşebilir, çeşitli arazi kullanımı ve yüksek yoğunluklu yerleşkeler yaratma politikaları ile desteklenebilir. Böylece gelecekteki olumsuz etkilerin önüne geçilebilir ve yaşanabilir şehirler yaratabiliriz.
Kaynak: Dünya Bankası, 2013