Bisiklet bir ulaşım türü olarak son on yılda özellikle mega şehirlerin gündeminde. Hep örnek gösterilen bisiklet şehirleri Amsterdam ve Kopenhag gibi şehirlerin yanısıra, New York, Londra ve Paris bisikletli ulaşıma yaptıkları yatırımlar ve projelerin uygulama hızlarıyla birbirleriyle yarışmakta. ‘Bisiklete binilebilirlik’ ve ‘yürünebilirlik’, özel araçların baş tacı edildiği, Amerika’daki şehirlerde dahi şehir ekonomisini canlandırmak, ulaşımın hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak, genç yatırımcıları çekmek, insanların yaşamayı tercih edecekleri şehirler yaratmanın bir yolu olarak görülüyor. Avrupa’daki şirketler çalışanlarını bisiklet kullanmaya teşvik ediyor, ‘işe bisikletle git’ kampanyaları başladı. Google, SAP gibi büyük şirketler ise çalışanlarının verimliğini ve hızını artırmak için bisiklet paylaşım sistemleri kuruyor. Dünyada son dönemde sessiz bir devrim gerçekleşiyor, Bisiklet devrimi!
Avrupa Bisikletliler Federasyonu’nun yaklaşık otuz yıldır düzenlediği Velo-City konferansı, geçtiğimiz ay başında Fransa’da, Nantes şehrinde gerçekleşti. 80 ülkeden 1150 katılımcı ile gerçekleşen etkinlikte, yenilikçi bisiklet ürün ve hizmetlerini sunan 91 şirket te fuar alanında yerini aldı. Konuşmacı olarak davet edildiğim Velo-City 2015 e ilişkin izlenimlerimi size aktarmak istiyorum.
Velo-City konferansı her yıl, bisikletli ulaşımı, bisiklet turizmini tanıtmak, desteklemek için çalışan sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve yerel yönetim temsilcilerinin katıldığı, sürdürülebilir kent planlarının geliştirilmesinde, yaşanabilir şehirler oluşturmada geliştirilecek politikaların bisiklet ekseninde tartışıldığı en önemli etkinliklerden biri. Bu yıl Türkiye’den sadece sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı; Benimle birlikte, Türkiye’den EuroVelo Türkiye Koordinatörü Feridun Ekmekçi, yardımcısı Adnan Cangır, Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz Nantes’taydı. Türkiye’den yerel yönetimlerden ve ilgili diğer kurumlardan da temsilcileri görmeyi çok isterdik.
2008 yılında , bisiklet kullanımının diğer ulaşım türleri arasındaki payının %2 olduğu Nantes, belediye başkanı Jean-Marc Ayrault’nun Kopenhag ziyaretinin akabinde, bisikletli ulaşım altyapısını kurmak için 40 milyon EUR bütçe ayırması ile hızla dönüşmeye başlamış bir şehir. Bu bütçe sadece şehir içinde bisiklet yollarının boyanması için değil, ana arterlerde ayrılmış yolların inşaa edilmesine, yayalar için kaldırım düzenlemelerinin yapılmasına, şehirdeki meydanlarının yeniden yaya odaklı tasarlanmış. 7 yıl sonra, bisiklet kullanımının diğer ulaşım türleri arasındaki kullanımı %5 e çıkmış ve Dünyanın 5. Bisiklet şehri olarak seçildi. 2013 yılında Avrupa’nın Yeşil Başkenti seçilen Nantes, aynı yıl 10. Sürdürülebilir Şehirler için ECOCITY Dünya Zirvesi’ne de ev sahipliği yapmış. Yeni Belediye Başkanı Johanna Roland da, bu başarıları çalışmaların devam etmesi için yatırımları sürdürüyor. Nantes belediye başkanlarının izlediği yol, pek çok belediye başkanımıza örnek olabilir.
Velo-City konferansında sadece bisiklet değil, nasıl şehirlerde yaşamak istediğimiz konuşuldu.
Şehirler Değişmeli: ‘geleceği şekillendiren’ Bisiklet
Etkinlik açılışından başlayarak, tüm etkinlik boyunca, geleceğin şehirlerinin araçların yoğun olarak kullanıldığı şehirler olmayacağı vurgulandı. Kentleşmenin, kent nüfusunun giderek artmasının buna imkan vermeyeceği; park için yer sorunu giderek artacak ve – kendi şehirlerimizde de çok ucuz bir şekilde- araç parkı olan kamusal alanların araçlara verilemeyecek kadar değerli alanlar olduğu farklı konuşmacılarca tekrarlandı.
İklim Değişikliği
2015 yılı sonunda Paris çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yapacak; Ülkelerin iklim değişikliğini önlemek için taahhütte bulunacakları, bu doğrultuda aksiyonların tarif edildiği önemli bir anlaşma metninin yayımlanacağı, COP21, İklim Değişikliği Konferansı. Velo-City konferansında da sadece kentsel tasarım, bisikletli ulaşım ve bisiklet turizmi gibi konuların yanı sıra, iklim değişikliği de konferans gündeminde yer alan en önemli başlıklardandı. Hepimizin bildiği gibi ulaşım, seragazı emisyonlarından sorumlu olan önemli sektörlerden. Bu kapsamda, emisyonların azaltımında bisikletin gereklilikten öte bir çözüm olduğu konuşmacılarca vurgulandı. Bu oturumda en ilginç çıkışı da Le Monde’tan Oliver Razemon yaptı: ‘Danimarkalılar ya da Hollandalılar gibi pedallasak, gerçekten etkin ve hızlı bir şekilde emisyon azaltım hedeflerini tutturabiliriz.’
Velo-Parade
Benim için konferansın en unutulmaz anları 7.000 (yazıyla yedi bin!) kişinin hep birlikte Nantes’ta gerçekleştirdiği bisiklet turuydu. 12 km’lik tur hem Nantes’lılar hem de konferans katılımcıları ile gerçekleşti. Turun başında karşılaştığım Feridun Bey, tecrübesiyle nerede durmalı, kalabalıkta hız nasıl ayarlanmalı, en iyi fotoğraf nerede ve ne zaman çekilmeli…gibi konularda bana rehberlik etti. Farklı jenerasyonların birlikte bisiklet kullandığı, rengarenk, neşeli insanların birada bisiklet kullandığı tura katılmak benim için muhteşem bir deneyimdi. Herşey çok iyi planlanmıştı ve sorunsuz, kazasız ve kavgasız bir şekilde tur tamamlandı. İstanbul’da da geçtiğimiz haftalarda Bisiklet Festivali’ne benzer bir tur gerçekleştirildi. Seyahatte olduğum için kaçırdığım bu etkinliğe seneye muhakkak katılacağım. İstanbul dışında da, pek çok şehirde, her yaştan, her gruptan vatandaşların katıldığı bisiklet etkinliklerinin yerel yönetimlerce sahiplenilip, sivil toplum kuruluşlarıyla ve özel sektör şirketlerinin desteği ile organize edilmesi, bisiklet kültürünün geliştirilmesi açısından çok önemli.
Sürdürülebilir Kalkınma ve bisiklet
Dört günlük etkinliğin sonunda, sabah ana oturumda, bisikletin sürdürülebilir kalkınmadaki sosyal etkisini tartıştık. Bisiklet aynı zamanda sosyal adaletin sağlanması, şehrin sunduğu imkanlara farklı sosyo-ekonomik gruplardan vatandaşların erişimini sağlayan bir ulaşım aracı. Araçların yoğun olduğu şehirler bisikletli ulaşım için güvenli değil. Şehir yöneticileri sadece otomobil kullanıcılarının ihtiyaçlarına cevap verecek yatırımları planlamak yerine, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engellileri, yani farklı yol kullanıcılarının da haklarını gözetmeli. Bisikletle ulaşımın aynı zamanda insan hakkı olduğunu olduğunun altını çizen Avrupa Bisikletliler Federasyonu Başkanı Manfred Neun’un, “nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap, aslında bir şehirdeki yaşam kalitesinin tarif edilmesi için yeterli; ‘dünyadaki çocukların korkusuzca bisikletle okullarına gidebilmelerini hayal ediyorum.’
*Arzu Tekir’in The Cyclist Türkiye Temmuz 2015 sayısında çıkan yazısıdır.