Uzaydan bakıldığında şehirler, sanayi ve sivil hareketliliğin birbirine ulaştırma rotaları ile bağlı olduğu parlak çizgilere sahip mikroskobik canlı organizmalar gibi görülebilir. Bazı şehirler bu benzetmeden yola çıkarak ‘’kentsel metabolizma’’ adını verdikleri bir yaklaşımla planlamaya başka bir bakış açısı kazandırıyor.
Canlı organizmaların besinden enerji üretme sürecinden ilham alan kentsel metabolizma yaklaşımı, katı atık gibi bir kentsel sistem çıktısını elektrik üretimi gibi başka bir sistemin enerji girdisi olarak kullanmayı esas alır. Küresel kaynakların %75’ini kentlerin tüketmesinden dolayı bazı uzmanlar bu yaşam döngüsünü küresel sürdürülebilirlik açısından hayati olarak değerlendiriyor.
Bu yaklaşımı benimseyen şehirlerden birisi de İzmir. Ege sahilinin tarihi şehri, kamusal alanlarını yayalara açarak ve sürdürülebilirlik hedefleri oluşturarak şehrin sürdürülebilirliği için önemli adımlar attı. Hollanda Yaratıcı Endüstriler Fonu’ndan aldığı destekle, WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler, mimarlık ve tasarım şirketi FABRICations ve İzmir Büyükşehir Belediyesi bisiklet altyapısını turizm, atık yönetimi ve lojistik hizmetleri ile birleştirmek üzere bir proje üzerinde çalışıyor. Projenin amaçlarından biri, şehrin ana planına girecek olan yaya ve kaynak akışlarını gösteren haritalar üretmek.
Kentsel metabolizma yaklaşımı kullanılarak İzmir’de sadece günlük 35.000’den fazla bisikletliye daha iyi bir altyapı sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda iş sahiplerine daha iyi ve daha verimli hizmetler sunulması bekleniyor.Entegre uzun vadeli planlama yoluyla İzmir kenti çeşitli altyapı ve hizmet maliyetlerini azaltabilir. Kentsel metabolizma yaklaşımı, altyapının kullanım süresi ve genel kullanımının tümünü göz önünde bulundurmayı gerektirir. Böylece ileride oluşabilecek renovasyon, kazı ve değişiklik çalışmaları için ayrılacak kaynaklardan tasarruf edilmesini sağlar. Yolda daha fazla bisiklet ve daha az araç ile hava kirliliğini ve işe gidip gelme sürelerini azaltabilir.
Kentsel metabolizma yaklaşımını benimseyen Hollanda’nın Rotterdam kenti de iyi bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Rotterdam Belediyesi ile Uluslararası Mimarlık Bienali Rotterdam arasında bir işbirliği projesi olan Project Atelier Rotterdam, bu liman kentinin içinde ve dışında eşyalar, insanlar, atık, biyoatık (bitkiler ve hayvanlar), enerji, yiyecek, tatlı su, kum, kil ve hava gibi çeşitli kaynakların akışını haritalandırıyor. Bu akışların çoğu birbirinden ayrı olmakla birlikte, proje ekibi kentin çevresel ve ekonomik performansını arttırmak için bazı akışları bir araya getirerek kentin döngüsel ekonomiyi kullanabileceği bir strateji tasarlamıştır.
Ekip, Rotterdam’a yönelik kentsel metabolizma ile birleştirmek üzere dört alt strateji geliştirdi:
- Fosfat akışını sağlamak için su ürünleri çiftçiliği, kentsel çiftçilik girdileri için protein toplama ve süpermarkette e-atık ticareti de dahil olmak üzere atıklardan ve gıdadan kaynak toplamak.
- Su depolamayı arttırabilmek için daha doğal bir altyapı oluşturmak, yüksek voltajlı kablolar altındaki yeşil alanı kullanmak.
- Konutları ısıtıp karbondioksiti yakalayıp depolayıp yeniden kullanmak için atıktan üretilen enerjiyi yönlendirmek.
- Yeni çok modlu ulaştırma ağı, dağıtım merkezleri ve karma iş, konut ve turistik kullanımları teşvik etmek için üç bulvarın yeniden yapımı ile yeniden sanayileşme.
Proje, Hollanda hükümeti üzerinde çeşitli seviyelerde bir etki yarattı. Şehir merkezindeki motorlu yük trafiğini azaltmak için Rotterdam, ana ulaşım merkezlerini birbirine bağlayan adına da e-loop dedikleri yeni, çok modlu bir iç yol inşa ediyor. Üç kargo merkezi; tekne, bisiklet, elektrikli dağıtım araçları, kargo dağıtım ve toplama noktalarının dağıtıldığı e-loop, yol ağı ve su yolunu bağlayacak. E-loop sadece mal dağıtımının belkemiğini oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda insanların oradan oraya gitmelerini kolaylaştıran (vizyon en çok küçük ölçekli elektrikli araçlar ile seyahat) ve ana ulaşım merkezlerinin etrafında sosyal merkezler de oluşturacak. Buradaki en önemli unsur ise, yolculukların çoğunun küçük elektrikli araçlarla yapılması.
Sonuç olarak, e-loop’un hammadde kullanımı ile karbondioksit salımının ve trafik tıkanıklığının azalması, hava kalitesinde iyileşme, yeni iş imkanları gibi Rotterdam’a önemli sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerinin olması bekleniyor.
E-loop ile beklenen etkiler:
Rotterdam’ın kaynak akışlarının geniş çaplı haritalanması ve İzmir’de gelişen metabolik bisiklet ağı, kentleri yaşayan organizmalar olarak kabul eden bu yeni şehir planlaması/tasarımı yaklaşımının potansiyelini göstermektedir. Şehirlerin, kaynak çıktılarını yeniden kullanma, geri dönüştürme veya başka bir şekilde kullanarak kentsel sisteme geri yönlendirme yöntemlerine dair öğrenebilecekleri çok şey var.
* Çiğdem Çörek Öztaş ve Hande Dönmez tarafından kaleme alınan bu yazının orijinali, 17 Ekim 2018 tarihinde burada yayınlanmıştır.