Bisiklet sürdürülebilir ulaşım planlaması ve özellikle yaşanabilir kentler kavramı ile ilgili tartışmalarda, enerji verimliliği, çevre dostu olması ve toplu taşıma uyumluluğu gibi özellikleri nedeniyle, önemli bir ulaşım türü olarak kabul edilmektedir. Bu ulaşım türünün yeni bir aktörü var: Elektrikli bisikletler.
Son 5 yıla dönüp hayatımıza giren yeni kavramlara baktığımızda ilk karşımıza çıkanlardan biri de “Sürdürülebilirlik”. Peki nedir bu sürdürülebilirlik kavramı ? Sürdürülebilirlik; herhangi bir değişikliğe ihtiyaç duymaksızın bir durumun devam ettirilebilmesi olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilirliğin üç önemli ekseni ekonomik, ekolojik ve sosyal sürdürülebilirlik olarak belirlenebilir. Örnek olarak, ulaştırma altyapısının ve politikalarının ekonomik, sosyal ve ekolojik açılardan kabul edilebilir bir düzeyde uzun yıllar boyunca ulaştırma ihtiyaçlarına cevap verebilmesi “sürdürülebilir ulaştırma” olarak tanımlanabilir.
Sürdürülebilir ulaşım tanımını biraz açmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Bunun için ilk yardımına başvuracağım alan ise istatistik. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde kentleşme oranı hızla artmakta. Birleşmiş Milletlerin 2015 yılında yayınladığı Dünya Kentleşme Olasılıkları Raporu dahilinde 2050 yılı itibariyle dünya nüfusunun %66’sının kentlerde yaşayacağı öngörülüyor. Ülkemizde ise son 20 yıllık dönemde kentlerin nüfusu %40 artarken motorlu taşıt sayısı %470 artmıştır. Buna bağlı olarak ulaşım talebinin 2023 yılına kadar iki misli, 2050 yılına kadar ise dört misli artacağı tahmin ediliyor. Bu istatistikler bize kentlerin en önemli sorunlarının başında ulaşım ve ulaşım kaynaklı sorunlar olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Tanımına geri dönersek, sürdürülebilir ulaşım, bu istatistiki gerçeklerle karşılaşan şehirlerin ellerindeki belki de tek çözüm demek, bence en doğru açıklama olur.
İstatistikleri verdik, tanımları yaptık ama bisiklet özellikle de bisikletli ulaşım bu işin neresinde diye sorduğumuzda ise; cevap çok açık, bisiklet sürdürülebilir ulaşım planlaması ve özellikle yaşanabilir kentler kavramı ile ilgili tartışmalarda, enerji verimliliği, çevre dostu olması ve toplu taşıma uyumluluğu gibi özellikleri nedeniyle, önemli bir ulaşım türü olarak kabul ediliyor. Çağdaş ulaştırma politikaları, bisikletin kent içi ulaşımının planlaması sırasında alacağı rolün önemine dikkat çekiyor.
Sürdürülebilir ulaşımın bir tercihten çok, geldiğimiz yüzyılda bir ihtiyaç, bir problem çözücü görevinde olduğu söyledik. Bu çözüm yolunda baş aktörlerden birinin de bisikletli ulaşım olduğu da vurguladık. Tanımlar ve çözümler cümlelere döküldüğünde her ne kadar kolay gibi gözükse de pratikte bir çok problem, bisikletli ulaşımın önünde durmaktadır. Bunların başlıca ikisi ise; kentlerde diğer ulaşım türleri ile bütünleşik yeterli ve güvenli bisiklet altyapısının eksikliği ile kullanıcı alışkanlıklarıdır.
Kullanıcı alışkanlıklarını inceleyecek olursak, insanlar niye bisikleti bir ulaşım türü olarak kullanmak istemezler sorusuna da yanıt aradığımızı görüyoruz. Her bir kullanıcı, günlük kapıdan kapıya ulaşımını kendi tasarlar. Herkes bireysel olarak bir ulaştırma planıcısıdır. Bu planlamadaki en önemli değişken ise önceden kazanılmış refleksler olup, bisikleti bu planlamaya dahil etmemelerinin başlıca nedenleri; özel araç bağımlılığı, mevsimsel şartlar, güvenlik.. vb. Diğer bir etmen ise; bisiklet sporu ile uğraşanları hariç tutuyorum tabiki de, bisikletle şehir içinde uzun mesafeleri kat edebilecek ve tepeleri çıkabilecek yeterli fiziksel kapasitedir. ITDP’in (Institute for Transportation & Development Policy) 2015 yılında yayınladığı “A Global Shift Cycling Scenerio” raporuna göre; dünya genelinde kent içi yolcukların yüzde 6’sı bisiklet ile gerçekleşmektedir. ABD ve Kanada’da bu oran yüzde 1 seviyelerindedir. Rapordan çıkan diğer bir çarpıcı istatistik ise; dünya genelinde kent içi bisikletli yolculukların yarısından fazlasının 10km’nin altında, ABD’de ise tüm bisikletli yolculukların yüzde 35’nin ise 5km’in altında olduğudur. WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’in 2014 yılında İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle yayınladığı İstanbul’da Güvenli Bisiklet Yolları Kılavuzu dahilinde 3611 kişinin katılımı ile yürütülmüş olan anketlerin sonucunu incelediğimizde, katılımcıların yüzde 22’si bisikletlerini 1-20 dakika kullandıkları, yüzde 30’u bisikletlerini 2 ayda bir ya da daha seyrek kullandıklarını görmekteyiz. Kılavuzdan çıkan bir diğer çarpıcı istatistik ise katılımcıların yüzde 75.5’nin bisikleti hobi, eğlence ya da sosyal aktivite olarak kullandıklarını ortaya koymaktadır. Bu istatistik yukarda bahsetmiş olduğum kullanıcı davranışı ve fiziksel kapasite ile doğrudan bağlantılıdır. Peki bu kullanıcı alışkanlıklarını ve fiziksel kapasiteyi değiştirecek bir oyuncu var mı ?
Bahane yok elektrikli bisiklet var
Kullanıcıların, kentleri için sürdürülebilir ulaşım çözümüne dahil olmamaları için artık öne sürebilecekleri bir bahane yok çünkü artık elektrikli bisiklet var. Cümle güzel ve çarpıcı ama bu yeni olarak sıfatlandırdığımız eski teknolojinin hem artılarına hem de eksilerine gelin birlikte bir de bakalım…
Elektrikli bisiklet nedir ?
Ülkemizde Trafik Kanunu’na göre elektrikli bisikletin tanımı: “Üzerinde bulunan insanın adale gücü ile pedal veya el ile tekerleği döndürmek suretiyle hareket eden motorsuz taşıtlardır. Azami sürekli yanma gücü 0.25 kw’ı geçmeyen, hızlandıkça gücü düşen ve hızı en fazla 25 km/saate ulaştıktan sonra veya pedal çevrilmeye ara verildikten hemen sonra gücü tamamen kesilen bisikletler bu sınıfa girer.” Ülkemizdeki tanımla, dünya genelindeki tanım ortak olmakla birlikte, farklı coğrafyadaki uygulamalara göre değişiklik göstermektedir. Elektrikli bisikletleri bir tanım ile açıklamak yerine, iki farklı kategoride sınıflandırılmaları gerektiğini belirtmek en sağlıklısı olacaktır. Yazıma başlamadan önce yaptığım araştırmada en iyi kategorilendirmeye dayalı adlandırmayı NITC’in (National Institute for Transportation and Communities) yaptığında karar kılıp sizlerle de paylaşmak istedim. NITC’ye göre elektrikli bisikletler iki gruba ayrılır; bisiklet stili elektrik bisikletler (bicycle- style electric bikes-BSEB) ve mobilet stili elektrikli bisikletler ( scooter-style electric bikes SSEB). Bütün tanımların içinden sizler için bunu seçmemim nedeni, mevcuttaki elektrikli bisikletlerin çeşitliliği ile birlikte pazarın günden güne farklı taleplere göre değişkenlik göstererek büyümesi, bunun sonucu olarak da farklı coğrafyalardaki kullanıcılara, satıcılara, politikacılara, kanun ve denetim mekanizmasından sorumlulara, elektrikli bisikletin, küçük motosikletten, mobiletten, bisikletten ve segwaylerden farkını en iyi şekilde anlatabiliyor olmasıydı.
Bisiklet stili elektrikli bisikletler
Bisiklet stili elektrikli bisikletler de iki kategoriye ayrılmaktadır. Şimdiden sizleri duyar gibiyim “ne çok kategori varmış?” diyorsunuz. Evet, çeşitlilik çok olunca bunları sınıflandırmak da ayrı bir dert oluyor. Bisiklet stili elektrikli bisikletin, motorlu ( powered bicycles) ve pedal destekli (power-assisted bicycles) çeşitleri var.
Motorlu bisiklet stili elektrikli bisikletlerde, motosikletlerde, mobiletlerde olduğu gibi gidona entegre gaz kablosu ve mekanizması mevcut.
Pedal destekli bisiklet stili elektrikli bisikletler ise bu şekilde bir gaz mekanizması bulunmamakla birlikte, motor sadece pedal desteği ile devreye giriyor. Bununla birlikte pedal destekli modellerde bulunan elektronik kontrol mekanizması, belli bir sürati geçince motor desteğini otomatik olarak kesmektedir. Kuzey Amerika Kıtası’nda satılan modeller için belirlenen hız limiti 20mph olup, yaklaşık 32km/s’e denk geliyor.
Kategorilerden hala kafası karışmamış ve azimle takibe devam edenler için de yeni bir haberim daha var. Currie-Tech IZIP E3 modeli, hem pedal destekli hem de motorlu olarak çalışmakta olup, iki kategorinin bir çeşit hibrit versiyonu olarak tanımlanabilir. Avrupa Birliği’nde, Japonya’da ve Çin’in bazı şehirlerinde motorlu bisiklet stili elektrikli bisikletlerin kullanılmasına izin verilmez iken, pedal destekli bisiklet stili elektrikli bisikletlerin kullanımına izin verilmektedir.
SHIMANO TÜRKİYE
Shimano Türkiye ekibinden Faruk Cengiz’den e-bike değerlendirmesi
E–bike‘ın ilk etapta avantajları nelerdir?
-Şehir içinde kullanılan elektrikli bisikletlerin artıları olarak şunu söyleyebiliriz, şehir içinde hem bisikletle kolay ulaşım sağlayıp hem de çok efor sarfetmek istemeyenler için çok ideal bir alternatif. Özellikle yokuşları bol olan illerimizde sürücüye sağladığı destekle büyük kolaylık sağlıyor. Bunun yanında orta yaş ve üzeri yaş grubunun da rahatlıkla bisiklet sürme keyfini yaşamasını sağlıyor.
Türkiye‘de e-bike alırken nelere dikkat edilmeli?
-Alırken dikkat edilmesi gerekilen en önemli husus servis. Aldığınız e-bisiklet ile ilgili sorun yaşarsanız aldığınız firma ürünün servisini garanti ediyor mu? Shimano servis ağı hazır olmadığı için henüz Türkiye de e-bisiklet serisi ürünlerinin satışına izin vermedi. Şuan alt yapı çalışmalarımız devam ediyor. 2017 yılının başından itibaren Shimano STEPS donanımlı e-bisikletleri Türkiye sokaklarında görebilirsiniz.
Türkiye‘deki e-bike satışları ne durumda?
-Satış adetleri şuan için çok az ancak Avrupa daki yükselen trendin Türkiye’ye de önümüzdeki yıllarda gelmesi bekleniyor tabi bunda ekonomik şartların etkisini de göz önüne almak lazım.
Mobilet stili elektrik bisikletler
Öncelikle zurnanın zırt dediği yere geldiğimizi söylemek isterim. Bunun nedeni elektrikli bisikletin tanımı noktasında en çok bu kategorinin kafa karışıklığına neden olduğunu söyleyebiliriz. Bu karışıklık nereden geliyor sorusuna yanıt esasında çok basit; motosikletlerde, küçük motosikletlerde ve mobiletlerde olduğu gibi küçük elektrik motoru adapte edilmiş bu bisikletlerin görünüşlerinin genel olarak bisikletten çok mobilete benzer. Birçok kişi, normal olarak, mobiletleri, küçük motosikletleri bu gruba soktuğumuz bisikletler ile karıştırmaktadır. ABD’de birçok eyalette mobiletler ile mobilet stili elektrikli bisiklet arasında herhangi bir ayrım bulunmamaktadır. Bu karışıklık özellikle Çin pazarı kaynaklı olup, bir çok ülkede kanuni yaptırımlar, hız limiti, ehliyet, plaka vs gibi uygulamalar hala tartışılmaktadır. Benim görüşüm; bu kategoriye giren bütün araçlar, mevcut kullanıcıdan, potansiyel kullanıcıya, kanun düzenleyicilerden, karar vericilere, satıcılara kadar tüm paydaşları etkileyerek bisikletli ulaşımın imajını zedelemektedir.
Dünyada elektrikli bisiklet
1994 yılında Japonya’da Yamaha’nın ilk ticari elektrikli bisikleti piyasa sunmasından bu yana elektrikli bisiklet dünyada her geçen gün yaygınlaşıyor. Elektrikli bisiklet en çok üretildiği yer olan Çin ve Japonya’da yaygın olarak kullanılıyor. Çin’in 2008 yılında aldığı karar ile kent içi ulaşımda kademeli olarak motosikleti kaldırmasıyla birlikte 140 milyona yakın kişi elektrikli bisiklete yöneldi. Dünya genelinde elektrikli bisiklet satışlarına bakarsak; 2015 verilerine göre tüm satışların yüzde 95’inin Asya’da gerçekleştiğini görüyoruz. Avrupa’daki oran ne derseniz, yüzde 3,3 ile ikinci en büyük pazar konumunda iken, ABD ve Kanada da bu oran yüzde o.50 civarındadır. Bu istatistikler bize elektrikli bisikletin en popüler olduğu yerin doğduğu coğrafya olduğu göstermekle birlikte, başta Batı Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere hızla yaygınlaştığını göstermektedir. Elektrikli bisikletin kullanıcı profili ile ilgili de yapılan bir kaç araştırmayı da sizlerle paylaşmak isterim. Elektrikli bisikletin doğduğu ülke olan Japonya’da en büyük kullanıcı grubu yaşlı kadınlar iken, son yıllarda bu oran 30’lu yaşlarında çalışan erkeklere doğru kaymaktadır. Bu değişiminde son yıllarda genç erkeklere hitap edecek tasarımların yapılmaya başlanması önemli rolü oynamıştır. Avrupa’ya geçtiğimizde ise, ana kullanıcı grubunun yaşlılar olduğunu görüyoruz. Almanya’da kullanıcıların büyük bir bölümünün yaş aralığı 45-70 arasındadır. Yaşlanmanın etkisine bağlı düşen fiziksel kapasite, özellikle Avrupa’da daha fazla insan günlük yolculukları için elektrikli bisiklete yönelmektedir.
Yol güvenliği
Başka bir tartışmalı konuya daha geldik. “Elektrikli bisikletler şehirlerdeki bisiklet yollarını kullanabilirler mi?” Şimdi diyeceksiniz ki bana ülkemizde yeterli güvenli bisiklet altyapısı yokken, millet yurtdışında yaptığı yolu kim kullansın kavgasına tutuşmuş. Önce genel tartışmaya dönelim sonra, ülkedeki mevcut durumu sizlere aktaracağım. Elektrikli bisikletlerin tek bir tip olmaması, farklı kategorilere ayrılması ve bu kategoriler altında da farklı özelliklerdeki bisikletler, özellikle yol güvenliği bakımından bunların şehir içinde nerde ve nasıl kullanılabilecekleri ile ilgili birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. Her ülkede bu kategoriler için farklı kanun ve uygulamalar bu sorunun çıkış noktası olarak adlandırılabilir. Karışıklığı daha iyi özetlemek için sizlerle bir örnek paylaşacağım. 2015 yılında California Valiliği elektrikli bisikletlerin mevcut bisiklet yollarını kullanmasını onayladı. Bu onay bütün elektrikli bisikletler için geçerli olmayıp, California Eyaleti’nin kendi oluşturduğu kategorilere göre 3 farklı elektrikli bisiklet tipi için geçerli oldu. Bu bisiklet tipleri de; bisiklet stili elektrikli bisikletlerden, pedal destekli olanları ve maksimum hızları 28mph olanları kapsamaktaydı. Özellikle Kuzey Amerika Kıtası’nda farklı eyaletlerdeki ulaştırma bölümlerinin ya da valiliklerin farklı kategorilendirmeleri ile elektrikli bisikletlerin bisiklet yollarında kullanılıp kullanılamayacağına karar verilirken, çoğu eyalet için hali hazırda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Diğer birçok ülke için bu karmaşa devam ediyor.
Elektrikli bisikletin yol güvenliği bakımından en büyük sorunu ise hız. Çeşitliliğin fazla olması ve buna paralel olarak da hızlarının değişkenlik göstermesi, elektrikli bisikletlerin şehirlerdeki mevcut bisiklet altyapısı üstünde seyretmeleri halinde diğer bisikletliler ve yayalar ile olası çatışmalara davetiye çıkartıyor.
Bundan ötürü; California örneğinde olduğu gibi şehirdeki trafik denetiminden sorumlu birimler ve altyapıdan sorumlu olan ulaşım birimlerinin iş birliği ile pazardaki mevcut elektrikli bisiklet çeşitleri kategorilendirilmek suretiyle hızlarına göre bu altyapılarda hareketlilik gösterip gösteremeyecekleri kesin olarak kararlaştırılmalıdır. Aksi halde yüksek hızlı ve mobilet stili elektrikli bisikletleri, motosiklet ve mobiletler takip eder, ve bisikletler için özelleştirilmiş bu altyapılar işgal edilerek ve trafik güvenliği tehlikeye girer.
Elektrikli bisiklet uygulamaları
Elektrikli bisiklet doğduğu yer olan Japonya’da trafik kanunları elektrikli bisiklet kullanımı için ehliyeti zorunlu kılmaktadır. Gene Japonya’ daki trafik kanunlarına göre bu araçlar karayollarında kullanılamaz ve maksimum hızları da 24km/s’i geçemez. Almanya’da bisiklet yollarında bisiklet stili pedal destekli elektrikli bisikletleri kullanmak için ehliyet alma zorunluluğu olduğu gibi 15 yaşın altındakiler bu ehliyeti alamazlar. Diğer birçok konu başlığında olduğu gibi her coğrafyada elektrikli bisiklet çeşitliliği nedeniyle ehliyet zorunluluğuna dair uygulamalar değişmektedir. Ülkemizde de ehliyet, plaka ve ruhsat ile ilgili geçtiğimiz yıllarda birçok gelişme oldu. Ama ben sizlerle son durumu paylaşmak istiyorum. 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren 250watt üzeri elektirikli bisiklet kullanmak isteyenler sürücü kurslarına 658 TL ödeyerek M sınıfı ehliyete sahip olabilecekler. Bununla birlikte gene 1 Ocak 2016 itibariyle 250 watt üzeri elektrik motoru ile hareket eden taşıtlar plaka ve ruhsat takmak zorundalar. Kanun ile ilgili bir çok negatif eleştiri geldi. Öncelikle denetimlerin sık yapılmaması nedeniyel ehliyet, ruhsat ve plaka sahibi olan kullanıcılara haksızlık yapıldığı öne sürüldü. Ehliyet, ruhsat ve plaka hareketliliğin güvenliği açısından olmazsa olmazlardır. Bunları başkalarında yok ben niye almalıyım ya da ne gerek var gibi söylemlerle yaklaşırsak günün birinde kendimizin ya da yakınımızın başına bir trafik çarpışması meydana geldiğinde hepsini unuturuz…
SERDAR CEBE
Kanal D Ana Haber Bülteni haber spikeri Serdar Cebe’den e-bisiklet deneyimleri
Elektrikli bisiklet almaya nasıl karar verdiniz?
-İstanbul çok tepelik bir yer ve ben bisikleti günlük yaşamımda aktif olarak kullanıyorum. Kan ter içinde kalmamak için dedim en iyisi bir de elektrikli bisiklet alayım. Çok yokuşlu yerlerde elektrik takviyesiyle kullanıyorum. O açıdan yaşamı çok kolaylaştırıyor benim için.
E-bisikletiniz hakkında bilgi verir misiniz?
-E-bisikletim katlanır model. 16 kilo ağırlığı var. Üzerine çanta falan takınca 20 kilo oluyor. Motoru dört kademeli yedi vitesli var Akaretler yokuşunu çok rahat çıkabiliyorum. Hatta Akaretler’den daha dik yokuşları da terlemeden çıkıyorum. Motoru ön tekerlekte, ağırlık merkezi ayarlamak gerekiyor yokuş çıkarken vücut ağırlığınız ön tarafa verince daha rahat çıkıyorsunuz. Dört senedir kullanıyorum. Motorunda ve pilinde her hangi bir sorun yaşamadım. Bunların pillerine sürekli elektrik vermenin doğru olmadığı söylenir ama bence öyle değil ben pile elektrik vermezseniz şarj etmezseniz pilin ömrü biter. Hunharca kullanmama rağmen zamanında bakımını yaptırdığım için beni sorunsuz götürüyor. Dediğim gibi şehir içerisinde bu bile yeterli arabaya gerek yok bence.
Pil ne kadar süre sürüş sağlıyor?
-Pil eğer düşük seviyede kullanırsanız yani birinci veya ikinci kademede 50km ye kadar gidebiliyor, eğer yüksek seviyede yani üç veya dördüncü kademede kullanırsam 25-30 km gidebiliyorum.
Elektrikli bisikleti tavsiye eder misiniz?
-Kesinlikle evet. Sıcak havalarda terletmeden sizi götürebiliyor. Hem arabayla hem de yürüyerek gitmekten daha hızlı. Ben Beşiktaş’ta arkadaşlarla buluşuyorum, beş dakika da Beşiktaş’tayım. Teşvikiye’den aşağıya iniyorum hemen, hatta onlar dönüşte Nişantaşı’nda başka bir yere gidelim diyorlar Beşiktaş çarşıdan Nişantaşı’na ben onlardan önce çıkıyorum. Yaz kış bu şekilde kullanıyorum. Şiddetle tavsiye ederim.
Genel değerlendirme
Öncelikle şehirlerde yaşayanlar olarak acil olarak vermemiz gereken bir karar bizleri bekliyor. Bizler bu şehirlerde yaşamaya ve bu şehirleri yaşanabilir kılmaya kararlı mıyız? Eğer bunun cevabı “Evet” ise, şehirlerin en önemli sorunlarından biri olan ulaşım problemine, her gün birer ulaşım plancısı gibi belirlediğimiz bireysel ulaşım taleplerimizi sürdürülebilir ulaştırma sistemleri ile yapmalıyız. Yazımın en başında da açıkladığım gibi sürdürülebilir ulaşımın en önemli türlerinden biri olan bisikletli ulaşım şehirlerde yaşayan bütün bireyler tarafından kullanılır hale gelmelidir. Bunun yaygınlaşması sürecinde ise artık bahaneleri ortadan kaldırarak, uzun mesafelerin çok daha az fiziksel kapasite ile kat edilmesini, tepelerin çıkılmasını, sadece gençlerin değil şehirlerde yaşayan yaşlıların da bisiklet kullanmasının önünü açan yeni olarak sıfatlandırdığımız eski bir teknoloji olan elektrikli bisiklet var. Elektrikli bisikletin tek olumsuz yanı çeşitliliğinin verdiği karışıklıktır. Bu karışıklık doğduğu coğrafyadan yayıldığı ülkelere kadar bir çok farklı alanda boşluk ve soru işaretini beraberinde getirmektedir. Bir çok ülke şimdiden altyapıdan tutun, eğitim ve ehliyet alma süreçlerine, yol güvenliğine, yeni teknolojilere kadar farklı başlıklarda yerel düzeyde ihtiyaç ve talep analizlerine başlayarak çeşitli raporlar ve rehberler yayınlamaya başladı. Ülkemizde trafik kanuna göre tanımlanmış olan elektrikli bisiklet için 1 Ocak 2016 tarihli getirilen zorunluluklar trafik güvenliği bakımından büyük bir ilerleme göstergesi olmakla birlikte çeşitliliğin kategorilendirilmesi ve Asya pazarından gelen ürünlerin denetimi ile ilgili olan boşlukların kaldırılması için çalışmalar başlanmalıdır. Şehirlerimizde artık daha çok bisikletli görmek istiyoruz çünkü artık bahane yok…
*Celal Tolga İmamoğlu tarafından kaleme alınan bu yazı The Cyclist Türkiye 2016 Eylül Sayısında yayımlanmıştır.