Türkiye’de geçen yıl meydana gelen trafik çarpışma sayısı, 2017 yılına göre yüzde 2,2 artarak 1 milyon 229 bin 364’e çıktı. Bu trafik çarpışmalarının sonucunda 6 bin 675 kişi hayatını kaybederken, 307 bin 71 kişi de yaralandı. Çarpışmalara neden olan kusurların yüzde 89,5’inin sürücü kaynaklı olduğu ortaya çıkarken geriye kalan yüzde 10,5’lik payın ise yüzde 8,4’ü yaya, yüzde 0,9’u yolcu, yüzde 0,6’sı taşıt ve yüzde 0,6’sı da yol kaynaklı olmak üzere bir dağılım gösterdi. 2018 yılında trafik çarpışmalarına neden olan sürücü kusurlarının dağılımına baktığımızda, ilk sırayı yüzde 39.31 gibi yüksek bir oran ile “hız ihlalleri” alıyor, yani güzergah boyunca belirlenmiş yasal hız sınırlarına uymamak geliyor. 2017 yılı için dağılımı incelediğimiz de karşımıza yüzde 40 gibi benzeri bir oran çıkmaktadır. Bu istatistikler de bize ülkemizde yol güvenliğinin en temel sorununun hız olduğunu ve bu problem üzerinde de hali hazırda bir iyileştirme gerçekleştiremediğimizi göstermektedir.
Peki hız sadece ülkemiz için mi en kritik yol güvenliği sorunu? Hız düzenlemelerine ilişkin küresel düzeyde durum nedir ? Öncelikle belirtmek isterim ki, hız yönetimini tahsis edememiş her ülke yol güvenliği kaynaklı can ve mal kayıplarıyla karşılaşmaya devam edecektir. Bu hususta Avrupa Birliği, taşıt teknolojilerindeki gelişimi hız limiti aşımları için birincil çözüm olarak ortaya koydu. 2022 yılından itibaren AB ülkelerinde piyasaya giren her yeni taşıt “Intelligent Speed Assistance” (ISA), yani akıllı hız asistanı donanımı ile satışa sunulacak.
Bu teknoloji, belirli bir yol için hız sınırını tespit etmek için kamera ve GPS kombinasyonunu kullanarak, taşıt sürücüsünün güzergah boyunca belirlenmiş olan hız limitini aştığı durumlarda motor gücünü engelleyerek ihlalin otomatik olarak önüne geçecektir. ISA, sollama gibi durumlarda, sürücünün gaz pedalına sert bir şekilde basması ile de devreden çıkabilecek. Sistem taşıt her çalıştırıldığında varsayılan bir özellik gibi devrede olacak ama isteğe bağlı olarak da kapatılabilecek. Bu sistemin AB ülkelerinde yaklaşık 25 bin ölümü engellemesi ve trafik çarpışmalarını da yüzde 20 oranında azaltması bekleniyor.
Bu teknolojik gelişmeyi takiben sorulacak soru: “Ülkemizde yaşanan ölümlü trafik çarpışmalarını azaltmak için bizde 2022’den sonra satışa sunulacak yeni taşıtlara bu özelliği bir zorunluluk olarak getirmeli miyiz?“ olmalıdır. Yanıt tabii ki “Evet”. Ne var ki AB üyesi olmadığımız için bu uygulamaların hepsine uymamız ya da aksiyon almamız zor olabilir gibi ifade ve söylemlerle de karşılaşmak mümkün. Buna cevaben de AB’den ayrılma sürecinde olan İngiltere Brexit gerçekleşse bile bu uygulamayı AB ile aynı anda hayata geçireceğini beyan etti. Ülkemiz her yıl yaklaşık 7 bin vatandaşını yollarda kaybetmenin önüne geçmek istiyor ise bu konuda gözlerin ilk çevrilmesi gereken paydaşlardan biri otomotiv sektörü olmalıdır.
* Bu yazı, Yol Teknolojileri Dergisi’nin Kasım-Aralık 2019 sayısında yayınlanmıştır.