Kent Trafiğinde Görmeye Alıştığımız Yeni Bir Oyuncu: Mikro Hareketlilik

Kent sakinleri hiç şüphesiz bisiklet yollarını ele geçiren e-bisiklet, e-scooter ve elektrikli mopedlere aşina olmaya başladılar. İstanbul Anadolu Yakası’nda Göztepe-Kızıltoprak boyunca İBB tarafından yapılan bisiklet yolunda özel yapım, ışıklı ve müzikli e- scooterdan mopedlere kadar bisiklet harici birçok taşıtı görmek mümkün.

Şehirlerdeki yetersiz erişilebilirlik probleminin çıktısı olan trafik sıkışlığına çözüm arayışı, hep motorlu taşıt odaklı altyapı olarak görülmüştür. Bu da şehirlerde sürdürülebilir ulaşımın sağlanmasında en büyük engel olmuştur. Texas A&M Ulaştırma Enstitüsü araştırması, taşıtların her yıl trafikte ortalama 54 saatini (pandemi öncesi) bekleyerek geçirdiğini buldu. Yine pandemi öncesi verilerine göre, Hollandalı navigasyon şirketi TomTom, İstanbul’da bu sayının yaklaşık 5 katına çıkarak, İstanbulların yılda 225 saat, bir diğer ifade ile 9 gün 9 saat trafikte zaman geçirdiğini yayınladı. Office of Energy Efficiency & Renewable Energy tarafından yapılan benzer bir araştırma da, İstanbul’da tüm motorlu yolculukların yaklaşık %60’ının 10 km’den daha az hızda olduğunu gösteriyor. İstanbul’da Moovit’in açıkladığı veriler de benzer rakamları ortaya koyuyor.

Motorlu Taşıtların Yolculuk Başına Kat Ettikleri Mesafe, 2017

İstanbul’da tek yönde yapılan yolculuklardaki hız ortalaması 9 km’dir. Bu da bize ilginç bir paradoks sunuyor: Motorlu taşıtlar işe gidip gelmek için çok fazla zaman harcıyorlar ve yine de çoğu yolculuk 9 km’den daha az mesafeyi kapsıyor. Peki bu konuda ne yapılabilir?

Sıra Mikro Hareketlilikte
Konuya önce mikro hareketliliği açıklayarak başlamakta fayda var.
Mikro hareketilik; genellikle 10 km’den daha kısa olan mesafelerde, çoğunlukla 25 km/s’nin altındaki hızlarda çalışan ve bireysel kullanıcılar tarafından kullanılan bir dizi küçük, hafif taşıt anlamına gelir. Mikro hareketlilik türleri arasında bisikletler, e-bisikletler, e-scooterlar, elektrikli kaykaylar, paylaşımlı bisikletler ve elektrikli pedal destekli bisikletler bulunur.

Yolculuk mesafelerine göre özel araç sahipliği yerine alternatifler

Birçok alanda olduğu gibi, COVID-19 salgını uzun vadede görülmesi beklenen kullanıcı eğilimlerini hızlandırdı. Bu alanlardan biri de mikro hareketlilik diyebiliriz. Salgınla birlikte toplu taşımaya olan talep keskin bir düşüş yaşarken kullanıcılar, bisiklet ve e-scooter paylaşım şirketleri ile kendilerine açık hava alternatifleri aradılar. Salgının başlangıcında bisiklet satışları %120 arttı ve 2021 yılı boyunca da tahmin edilen bisiklet kıtlığı devam ediyor.

Kullanıcılar, mikro hareketlilik trendine atlamaya devam ettikçe de pazar fırsatı genişlemeye hazırlanıyor. McKinsey’nin Geleceğin Hareketliliği Merkezi tarafından yapılan bir araştırma, yalnızca ABD’de mikro hareketlilik pazarının 2030 yılına kadar 200 Milyar – 300 Milyar $ arasında bir değere sahip olacağını tahmin ediyor. Dünya çapında, yatırımcılar 2015’ten bu yana mikro hareketlilik girişimlerine şimdiden 5,7 Milyar $’dan fazla para akıttı.

 

Başta birçok ülkedeki yasal çerçeve eksikliğinden, hırsızlığa kadar mikro hareketlilik girişimlerinin üstesinden gelmesi gereken hala birçok engel olsa da, mikro hareketlilik kentlilerin kısa yolculuk alışkanlıklarını değiştirecek gibi görünüyor.

Mikro Hareketliliğin Cazibesi
Şehirler hızlı nüfus artışı ve rekor düzeyde tıkanıklıkla karşı karşıya. Dünyanın yarısından fazlası kentsel alanlarda yaşıyor ve bu oranın 2050 yılına kadar üçte ikiye çıkması bekleniyor (BM). Kentsel alanlarda yaşayan insan sayısı hiçbir yavaşlama belirtisi göstermiyor ve sonuç olarak mevcut ulaşım ağları üzerinden taşıma ihtiyacı giderek daha fazla baskı oluşturuyor.

Dünya’da şehir ve kırsal alanda yaşayan nüfus 1960-2017 (Our World in Data)

Toplu taşıma sistemleri, çok sayıda kullanıcıyı uzun mesafelere taşımak için en etkili yöntem olmaya devam ederken, bu sistemlere yetersiz erişim problemi, bir diğer ifade ile ilk ve son km bağlantı sorunu, çoğu insanın toplu taşıma yerine özel taşıtla yolculuğu tercih etmesine neden oluyor.

Şehirlerde Yetersiz Erişilebilirlikten Kaynaklanan Hareketlilik Problemlerini Azaltmak
Mikro hareketlilik şehirlerin bugün karşı karşıya olduğu ulaşım kaynaklı sorunlar olarak tanımladığımız emisyonlara, trafik sıkışıklığına, trafik çarpışmalarına bir ek çözüm olarak da hizmet edebilir.

Salgından önce, TomTom Trafik Endeksi tarafından ölçülen büyük ABD metropol alanlarının %55’inde artan tıkanıklık görüldü. Ölçülen 80 alandan sadece 5’inde tıkanıklık seviyelerinin düştüğü gözlendi. ABD’deki tüm araç yolculuklarının yaklaşık %60’ı 6-10 km veya altını kapsadığından (tam da mikro hareketliliğin daha üstün geldiği aralık), bu kısa yolculukların yerini ortak e-bisikletler ve/veya e-scooterlar almaya eğilimlidir. İstanbul ve Türkiye özelinde de veriler bize aynı çıktıları veriyor.

Mikro hareketlilik cazip bir çözüm çünkü bisikletler, e-bisikletler ve e-scooterlar daha çevreci olmakla birlikte aynı zamanda kentte daha az yer kaplarlar. Tek bir otomobil park yerine 10’dan fazla bisikletin sığabileceği tahmin ediliyor ve bu sayı e-scooterlar için daha da fazla olabilir. Referans olarak, NYC’nin ücretsiz, cadde üzerindeki park yerlerinin sadece %1’inin bisiklet park yeri ile değiştirilmesi, şehir genelinde 400.000 bisiklet park yeri ekleyecektir. İlk bakışta bu mükemmel bir çözüm gibi gözüküyor olsa da şehir özelinde yetersiz erişilebilirlik kaynaklı sorunların çözümü için daha kompleks tedbirleri içeren bir ulaşım planmaya ihtiyaç duyulacaktır.

Kent yönetimleri bu hizmetlerin sağladığı faydalara şimdiden ilgi göstermeye başladı: Atlanta, Dallas ve Washington DC, 2019’da paylaşımlı mikro hareketlilik platformlarını tanıttı. 2019 yılında NACTO tarafından yayınlanan araştırmaya göre, paylaşımlı mikro hareketlilik yolcu sayısında %60’lık bir artış görüldü. Aynı dönemde istasyonlu bisiklet paylaşım sistemleri, sayıca %4 azalmasına rağmen, kullanım olarak %10 oranında arttı.

Enerji verimliliği
Şehir trafiğini hafifletmenin ötesinde, mikro hareketlilik enerji verimliliği nedeniyle de çekici. Örnek vermek gerekirse, e-scooterlar aynı mesafe için elektrikli araçlarla karşılaştırıldığında 19 kat daha verimlidir.

Ülkemizdeki son orman yangınları ile başlayan gecikmiş iklim krizi tartışmaları, dünyada şehirlerin nasıl daha enerji verimli şehirlere evrileceğine dair araçların gelişimi ile devam ediyor. Enerji verimliliğinin iyileştirilmesinin, Paris İklim Anlaşması’nda taahhüt edilen karbon kirliliğindeki azalmaların %40’ından fazlasını sağlayabileceği tahmin edilmektedir. Bu nedenle, enerji açısından verimli, kısa mesafeli bir kent içi ulaşım ağının, mikro hareketliliğin bir parçası olduğu sürdürülebilir ulaşım sistemleri ile oluşturulması artık bir öneriden çıkıp bir zorunluluk halini almıştır.

Maliyet Verimliliği
Bu enerji verimliliği beraberinde maliyet açısından da bir verimlilik sağlıyor. Mikro hareketliliğin diğer bir güçlü yanı da özellikle önceden var olan alternatiflerle karşılaştırıldığında maliyet etkinliğidir. Bir e-scooter için yılda günlük ortalama 8 km’lik maliyet 2,93 dolar yani ünlü bir zincir kahvecinin büyük boy kahve için istediği tutar ile aynı. Aynı mesafe için geleneksel bir aracın yakıt ikmali maliyeti 185.10$/yıl, elektrikli bir aracın yakıt ikmal maliyeti ise 78.87$/yıl olacaktır.

Bunu şu şekilde de izah etmek mümkün, işe gidip gelirken ortalama 8 km e-scooter kullanmak, otomobil kullanmaktan 63 kat, elektrikli araç kullanmaktansa yaklaşık 27 kat daha ucuza denk geliyor.

Bu kadar dikkat çeken bir maliyet verimliliği ve enerji verimliliği ile mikro hareketlilik platformlarının hem şehir sakinleri hem de şehir yönetimleri için giderek daha çekici hale gelmesi şaşırtıcı değil.

Şehirler giderek daha sıkışık hale geliyor, bireyler her yıl trafikte günler kaybediyor ve yine de çoğu araba yolculuğu aslında 10 km’den daha kısa mesafeyi kapsıyor. Böyle bir paradoks içinde, paylaşımlı mikro hareketlilik hizmetleri cazip bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Bu hizmetler, eğer toplu taşıma sistemlerine ilk ve son km bağlantısı için bütünleşik ve etkileşimli olarak işletilirse; örneğin toplu taşımaya olan aktarma, tek kart üzerinden ücretlendirme ve toplu taşıma araçlarında taşıma vb. o zaman bu sistemler gerçekten de uygun maliyetli, enerji açısından verimli ve çevre dostu bir seçenek haline gelecektir.

*Celal Tolga İmamoğlu tarafından kaleme alınan bu yazı Mimar ve Mühendis Dergisi’nin Temmuz-Ağustos 2021 tarihli 119. sayısında yayınlanmıştır.